Toplam yorum: 3.253.600
Bu ayki yorum: 5.625
E-Dergi
solskjaer Tarafından Yapılan Yorumlar
Küçük bir cinayet hikâyesi gibi başlıyor ama sonra işler çok başka yerlere gidiyor. Ne gerçek tam gerçek, ne geçmiş geçmişte kalmış. Apollo karakteri tam bir “yaralı dedektif” klasiği ama içine düşen karanlık çok daha derin. Sumalavia’nın dili hem sade hem garip bir şekilde sarsıcı. Okudukça “bu neyin hikâyesi?” diye soruyorsun. Son sayfada hâlâ emin değilsin ama etkisinden de çıkamıyorsun.
Ne tatlı kitaptı bu ya! Bayan Ming’in on çocuğu var ama aslında yok gibi… Gerçek mi yalan mı anlamıyorsun ama anlattıkları öyle güzel ki inanmak istiyorsun. Schmitt yine kısa ama içi dolu dolu yazmış. Okurken bazen güldüm, bazen hüzünlendim. Hem Çin havası, hem felsefe, hem de insanlık dersi gibi. Bitince aklımda şu kaldı: Bazen en güzel gerçekler, yalandan doğuyor.
Bu kitap… tuhaf ama çok güzel tuhaf. İçine girince çıkamıyorsun, çünkü çocuk bakışıyla anlatılan her şey hem masum hem rahatsız edici. Rijneveld, acıyı, yasayı, büyümeyi öyle çırılçıplak yazmış ki insanın içi bir garip oluyor. Bazı cümleleri anlamak zor ama hissetmemek imkânsız. Bitince bir süre öylece kalıyorsun. Ne okudum ben ya diye.
Bu kitap biraz iç yakıyor ama elinden de bırakamıyorsun. Münif, hapiste yıllar geçirmiş bir adamın gözünden hem Doğu’nun acısını hem Batı’nın şaşkınlığını anlatıyor. Okurken sanki kafanda hem zincir sesi hem şehir uğultusu var. Dili sade ama duygusu derin. Özellikle iç monologlar... insanı bir yere mıhlıyor. Ağır ama etkileyici bir yolculuk.
Skármeta'yı hep "Postacı" sanmışım, meğer her cümlesi ayrı tat veren bir öykücüymüş. Bu kitapta 13 öykü var ama sanki 13 ayrı film izliyormuşsun gibi. Hem politik, hem duygusal, hem de müzikle bezeli. Özellikle son öyküde Borges'e selam çakması baya hoşuma gitti. Sürgün, aşk ve Latin Amerika havası sevenler için birebir.