Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625
E-Dergi
Oya ÖZCEÇELİK Tarafından Yapılan Yorumlar
"Sür Pulluğunu Ölülerin kemikleri üzerinde" oldukça ilginç bir kitap adı, bu cümle, William Blake'in şiirlerinden biri aynı zamanda. Kitapta epigrafların yanısıra oldukça fazla Blake satırlarına rastlamak mümkün. Hikayedeki Duszejko isimli baş karakterin arkadaşı Garip ile birlikte Blake şiirlerini çevirmesi ve kurgu içine konu ile ilintili olarak Blake dizelerinin muhteşem bir biçimde yayılması kitabı gerçekten enteresan yapmaktadır. Kurgu içinde bir seri cinayetler işlenmektedir. Oldukça gizemli olan bu cinayetlerin doğanın intikamına dayandırılması mistik bir hava oluşturmaktadır. Ayrıca Duszejko, yıldız fallarıyla gezegenlerin konumlarını inceleyen ve bu göre insanların yıldız haritalarını doğru okuduğunu iddia eden bir kişidir. Doğayı ve doğada yaşayan tüm canlıları sever ve korur, avlanarak bu canlılara zarar verenler en büyük düşmanıdır. Ölen hayvanların yasını tutar.
Seri cinayetleri işleyen kimdir? Doğanın kendisi mi? Böyle gizemli bir gücü mevcut mudur doğanın?
Diğer ev'i felsefi bir kitap olarak değerlendirmek yanlış olmaz. İnsanın içindeki duyguları en hakiki şekliyle kelimelere dökmüş.
Kısa bir roman olmasına rağmen gerek kurgusu gerekse anlatılmak istenen duygular ve gerçeklik çok yoğun bir şekilde yazılmıştır.
Anne-kız arasındaki soru ve cevapları, evlilik, evlilikte kadının konumu, insan nerde ve ne zaman kendini güvende hisseder durumu...
Bir ressamın ailenin içine girmesiyle ortaya çıkan kaos ve tabii ki sanatın irdelenmesi.
Kitabın son cümlesi, kitabın özetini vermektedir ;
" Hakikat, gerçekliği görmeye, bilmeye yönelik iddialarda değil, gerçek olanın bizim ona dair yorumumuzun ötesine geçtiği yerdedir. Hakiki sanat gerçek olmayanı yakalamaya çalışmak demektir."
Marie Darrieussecq'in , Paula M. Becker'in hayatını anlattığı "Burada olmak muhteşem" kitabı. Paula M. Becker 'in hayatının yanısıra Paula' nın yakın arkadaşı Clara Westhoff'un eşi olarak Rainer Maria Rilke ile de karşılaşmak mümkün bu kitapta.
Kendisini çıplak ve hamile resmeden ilk kadın sanatçıdır. Renkleri olağanüstü kullanmıştır. Otuzbir yaşında, kızının doğumunun ardından hayatını kaybetmiştir. Yaşamış olsaydı, sahip olduğu üretkenlikle modernizmin dışa vurumcu önemli ressamlarından olmaya devam edebilirdi.
Kısa yaşamıyla, Almanya-Paris gidiş gelişleri, Otto Modersohn ile olan kararsız evliliğiyle, şair Rainer Maria Rilke 'yle olan yakın dostluğuyla, kadınların sanatsal yaşamda karşılaştılar zorluklarıyla Paula M. Becker' i bize tanıtan muhteşem bir kitap, mutlaka okunmalı.
Fena halde Leman, fena bir roman gerçekten tabiri caizse. Cinselliğin her türünün anlatıldığı cesur bir kitap diyebiliriz ; heteroseksüelliğin yanısıra homoseksüellik, transla ilişki ve her türlü sınırların zorlanarak yaşanıldığı ilişki türlerinden bahsedilen ilginç bir kitap. Aynı zamanda kapitalizme geçiş sürecinde olan bir Türkiye burjuvasıyla da karşılaşmaktayız romanda. Şiirsel bir anlatım, "fena halde..." light motifi kullanımı, gerçekle düş arasında gezinmelerin olduğu muhteşem bir roman.
Bir gazeteciye, öldükten sonra bırakmış olduğu "Bir Ölüyle Randevu" dosyasının içinde Leman'ın hayatını okumaktayız.
Sisler dumanlar içinde, Paris-İstanbul gidiş gelişleriyle bezenmiş, bir cinsiyet geçidinin de anlatıldığı, her an her şeyin değiştiği, belki de karşıtına dönüştüğü, hayatın fiziki yapısının yanısıra düşüncelerin de önem kazandığı sıra dışı bir romandır.
"Miras" kitabından sonra Vigdis Hjorth'dan çarpıcı bir aile romanı daha. Annesiyle 30 yıl görüşmeyen Johanna, doğduğu şehre dönerek annesine bir türlü ulaşmaya çalışır, bu mümkün olacak mı acaba? Katman katman açılarak her sayfada bu hikayenin yeni bir bilgisini sunan muazzam bir anne-kız romanı.
"Herkes en çok kendi acısına yakındır. Ancak benim acımın onunkiyle, onun gizli acısı ile çok derin bir bağı olduğundan şüpheleniyorum, her zaman böyle hissetmişimdir." Aile içi sırları, bağları çok güzel ortaya koyan muhteşem bir cümledir.