Toplam yorum: 3.253.600
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

kitaplarafislidayankizz Tarafından Yapılan Yorumlar

Sevdiğim bir yazarın tavsiye ettiği kitaplar arasında olduğu için aldım. Kapra Yayıncılık'ın yaptığı kapak tasarımına da bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim.

Herkesin hikayesinin ayrı ayrı anlatıldığı kitapları seviyorum. Bu da onlardan biriydi. İsmi kitapta geçmeyen anlatıcının, odalarından birini kiraladığı dairede diğer kiracılarla beraber yaşadıkları anlatılıyor.

Roman genel olarak güzeldi ama anlatılan bazı olayların asıl olayla pek bir ilgisi olmadığını, bazı konuların da sonuçsuz kaldığını fark ettim. Bunun dışında pek bir eleştirim yok. Akıcıydı, okumak kolaydı.

Bütün okurlar bana katılır mı bilemem ama ben en çok Doktor Fahri karakterini sevdim. Anlatıcıyla aralarındaki dostluk, samimiyet ve yaptıkları diyaloglar çok tatlı ve sıcak geldi bana. Bitirdiğimde bu diyalogları bir daha okuyamayacağım için üzüldüm.

Bundan sonra Memduh Şevket'in hikayelerini de okumam gerek sanırım. Keyifli okumalar:)
Kitaba hayran kaldım. Farklı bir bakış açısı, daha önce böyle düşünmemiştim dedirtiyor. Gerçekten keyifli ve lezzetli bir okuma oldu benim için.

Eserin geneli için bir doktor ve bir akıl hastasının felsefi tartışmaları denilebilir. İkisinin görüşleri neredeyse zıt ve bazı yerlerde hangisini destekleyeceğimi şaşırdım. Benim bakış açım ikisininkinden de farklı ve akıl hastasınınkine daha yakındı diyebilirim. Daha doğrusu Ivan Dimitriç kendisini o kadar iyi anlattı ki başta inandığım şeylerden şüphe ettim. Bu kadar iyi konuşan bir adam deliyse ben de normal değilim diye düşündüm okurken.

Bu kitabı okurken akıl hastası kavramını da sorguladım. Ivan Dimitriç'in aklı ve zekasıyla ilgili herhangi bir problemi yoktu. O sadece hastaydı, onu hasta edenler dışarıdayken o bir tımarhaneye kapatıldı. Yani toplum, aklını kendisi gibi kullanmayanlara akıl hastası yaftası taktı.

Felsefe meraklılarına düşünüp not alarak okumalarını tavsiye ederim.
Cengiz Aytmatov şaşırtmadı. Yine akıcı bir dil, içine çeken hikaye, yerinde betimlemeler... Betimlemeler o kadar güzeldi ki adeta okumadım izledim diyebilirim.

Bu eserde de İkinci Dünya Savaşı'nın izleri hissediliyor. Savaşın toplumun ve bireylerin hayatı üzerine etkisi işleniyor. Savaş gazileri, kocası askerdeki kadınlar, askere gitme yaşında olmadığı için evin yükünü üstlenmiş gençler...

Cemile, özgün bir karakter. Ve bence Danyar da en az Cemile kadar özgün. Okumaya başlamak zor olmasın diye söyleyeyim, eserin kahraman anlatıcısı Cemile'nin kiçine balası yani kaynı olan kişidir.

Dil harikaydı. Yalnız şu var Luis Aragon bu kitap için "Dünya'nın en güzel aşk hikayesi" demiş. Evet güzel ama bence en güzeli olacak kadar da değil. Sonunda gözlerim doldu.

Bir iki baskı hatası vardır ama sizi yanıltmasın, bir defaya mahsustur diye düşündüm, zaten çok da takılmam böyle şeylere.

Beğenenlere Toprak Ana'yı da tavsiye ederim.
İlk defa Sait Faik okudum. Onlar nasıl tasvirler, nasıl bir ifade kabiliyeti ya Rabbim! Bazı hikayelerde deniz kıyısının rüzgarının yüzünüze yüzünüze çarptığını, bazı hikayelerden semaverdeki çayın fokurtusu, salebin tadı yahut kızarmış ekmek kokusunun yükseldiğini sanırım inkar etmezsiniz.

Eser Sait Faik'e başlamak için özellikle tavsiye ediliyor. Gözleme dayalı, insanı ve doğayı ele alan hikayeler bulunuyor. Bazıları bitmemiş izlenimi veriyor lakin bir süre sonra her hikayenin sona ermesi gerekmediğini; bazılarının sadece bir olayı, olguyu ya da kişiyi betimlemek için yazıldığını anlıyorsunuz.

Semaver de güzeldi tabi ama ben Meserret Oteli öyküsünü de çok beğendim. Böyle kaliteli eserleri uygun fiyata alabilmek büyük şans. Sırada inşaAllah Mahalle Kahvesi var. İyi okumalar:)
Kitabın adı Söyleme Bilmesinler ama yazar her karaktere tek tek söz hakkı vererek "Söyle bilsinler..." demiş adeta. Farklı karakterler, farklı hayatlar, farklı hikayeler... Karakterler içimizden biri gibi, bize benzeyen, belki bazı yönlerden resmen biz olan, belki her gün parkta, sokakta, otobüste karşılaştığımız insanlar. Bu kitabın içinde biz varız, bizim dertlerimiz var...

Yazar herkesi ayrı ayrı konuşturarak "Herkesin bir derdi var..." diyor resmen. İnsanların hiçbirinin dertsiz olmadığını söylerken kimsenin birbirini dinlememesinden yakınıyor. Dikkat çeken nokta şu, herkes acı çekip çektiği acıdan başkasını sorumlu tutuyor ama kimsenin elle tutulur bir suçu yok. Herkes masum. Kitabın bu özelliği çok hoşuma gitti.

Akıcı bir kitaptı. Tavsiye ederim.