Sartre, varoluşçuluğun kurucusudur. Muhtemelen de bu akımdan ilk defa bu kitabında bahsetmiş. Genel olarak sözü çok dolandırmış bu kavramı anlatırken. İyice ayrıntıya girmiş. Sadece belirli sayfalarında Varoluşçuluğu tam manasıyla anlatmış.
Roman'da kapağında da anlatıldığı üzere, kendinden tiksinen, hayatından ve hayattan bir zevk almayan yalnız bir adamın öyküsü anlatılıyor. Kitap, günlüklerden oluşmuş.
Yazar, malumunuz yalnız birisidir. Roman yazmaktadır. Aslında roman değil kendisini yazıyor. Yazdıkça, yazmakta olduğu karaktere kendi yükünü yüklemektedir. Hissettiği, düşündüğü, içinden çıktığı,çıkamadığı her konuyu karaktere yükleyerek kendisi bu yükün altından kurtulmaya çalışır.
Yazdıkça var eder, var ettikçe de var olur. Böyle dersek doğru anlatmış oluruz.Konusu bu.
Üslup olarak ise genelde karamsar bir bakış açısını ele alıyor, hayata böyle bakan biri değilseniz sizi sıkar bu roman. Yani sıkılıp sıkılmamanız aslında biraz da sizin bakış açınıza kalmış bir durum.