Toplam yorum: 3.086.814
Bu ayki yorum: 6.501

E-Dergi

Editörün Seçtikleri
02.02.2012

Ali URAL yeni tanıştığım bir yazar. Hikayeleri okurken tüyleriniz diken diken oluyor. Fakat her okuduğunuz hikaye sizi biraz daha insan olmaya davet ediyor. İnsan olarak kaybettiğimiz duyguları hatırlatıyor.
10.03.2011

Tanrıça serisi gerçekten çok güzel,anlatılan aşk güzel,betimlenen ortam güzel... Daha da önemlisi kötü adam bildiğimiz Hades seksi bir tanrı olarak karşımız çıkıyor.Ölüler Ülkesi'nin büyüleyici güzelliğini okuyunca,kesin oraya gideceğini bilse insanın ölesi geliyor :))
12.11.2013

Fahrettin Paşa… Ders kitaplarında neden yer verilmez böylesi kahramanlara bilmiyorum. Eğer tarih öğretmeni olsaydım bütün öğrencilerime bu kitabı ödev olarak verirdim. İmanın ve vatan sevgisinin bir arada harman olduğu korkusuz koca yüreğiyle düşmana galebe çalmasını ağlayarak okudum. Okurken de kendimden utandım neden daha önce bu kahramanı öğrenmemişim diye. Öğrencilik yıllarımdaki tarih dersi müfredatını hazırlayanlara kızdım, saçma sapan mitolojilerle beynimizi doldurmuşlar diye. Daha fazla zaman kaybetmeden okunması gereken bir kitap. Mekanın Cennet olsun Fahrettin Paşa…
03.08.2014

yazarın okuduğum ilk kitabı ve som zamanlarda okuduğum en etkileyici kitap. o kadar gerçek o kadar içten bir anlatımı var ki gerçekten hayran kalmamak elde değil. aşkın en saf halini anlatmış. beklemeyi kaderi sabrı çok güzel ifade etmiş kalemine sağlık
11.11.2011

Hem alanımla ilgili olması hem de çok net kaynaklar göstermesi açısından ilgiyle okudum, kütüphanenizde kaynak olabilecek bir eser. 'Dil' öğesinin, tarihi yansıttığının çok güzel bir örneği bu kitap...
Ziyaretçilerin En Çok Katıldıkları Yorumlar
08.05.2024

Çok güzel Bir Kitap Rabbim İstifade etmeyi nasip etsin bizlere
Bu romanı bugüne dek 2 kez okudum. İlk okuyuşumda 9 yaşındaydım; tabi o zaman daha sadeleştirilmiş ve kısaltılmış olan bir versiyonunu okumuştum. Böylesine yalın bir dille yazılmış bir romanı sırf kitap hacmini küçültmek için sadeleştirmeye gerçekten gerek var mı tartışılır ama çocukken o sade halinden bile epey büyülenmiştim. Her ne kadar edebiyatta çok başarılı sadeleştirmeler mümkün olsa da her eserin bu türden budamalarda ruhundan bir parça kaybettiğini düşünürüm; büyük ya da küçük. Dünya edebiyatının haşmetli klasiklerini sırf çocuklar da bir şekilde okuyabilsin diye sadeleştirmeyi çok doğru bulmuyorum. Behçet Necatigil'in bir dizesinde: "Çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları" şeklinde ifade ettiği gibi kitapların da insanın "bazı yaşlarını" beklediği kanaatindeyim.

Çocuğa fikri sorulacak olursa aslında bunların çok da bir önemi yoktur. Genelde sınıf kitaplığında ne varsa, öğretmen ne önerdiyse hepimiz aşağı yukarı onu okuruz çünkü. Okurluğa ilk adımlarımız böyledir. Bizim de sınıf kitaplığımızda Pal Sokağı'nın o sadeleştirilmiş hali vardı. Adında bir kere "çocuk" ifadesi geçiyordu ve bu bile tek başına onu bir çocuk için cazip kılmaya yeterdi. Çocukluğu konu alan romanlar, filmler, oyunlar ve hasılı her şeyin çocukların gönlünde ayrı bir yeri vardır. Yetişkin halimde bile bu böyle diyebilirim. Çocukken bir kurguya kapılıp gitmeye başladığımızda yetişkin halimizden çok daha fazla o kurguya ait olurduk. Kitapta seyreden sokak savaşları hemen gözümüzün önünde olurdu sanki. Maç yaparken kendimize taktığımız futbolcu isimleri gibi kitabın karakterlerini lakap edindiğimiz olurdu; şayet o kitabı çok sevebilmişsek, kitap bizi kendi evrenine çekip alabilmişse bu böyleydi. Pal Sokağı o yıllarda bir çocuk olan ben için ve o kitabı o yıllarda okumuş birçok arkadaşım için böyleydi. Nemeçsek'i gönülden sevip Boka'nın karizmasına hayranlık duyardık. Bir anda Pal Sokağı bizim de evimize giden sokağın adı oluverir; evin yakınlarındaki boş arsayı (şimdilerde büyük şehirlerde olmayan boş arsalar) karargah olarak hayal etmeye durur, romanın zihnimizdeki gerçekliğine o romanı okumamış arkadaşlarımızı bile davet ederdik. Aynı bilinçte olmak isterdik. Bilirsiniz: çocuklukta aynı bilinçte olunabilen bir arkadaşlık çocuk için her şeydir.

Gelgelelim romanı 27 yaşımda ömrümde ikinci kez okumuş oldum. Hayatta deneyimin getirdiği "olmakta olana kayıtsızlık" ya da "özdeşleşirken filtreleme, her şeyle özdeşleşmeme" halleri bile romanın kurgusuna kapılmama, o çocuksu şölenle özdeşleşmeme mani olamadı. Yetişkince birçok şeyin; hırsın, kavganın, dostluğun, aptallığın, ihanetin, diğerkamlığın çocukluk potasında eritilebildiğini bu romanda görüyoruz. Belki "evrensel" ifadesine en çok uyabilecek yapıtlardan biri Pal Sokağı Çocukları: coğrafya evrenselliği bir yana; yaş evrenselliğini yakalamak becerilmesi çok zor bir şeydir romancı için. Molnar'ın bunu başarabildiğini görüyoruz. Üstelik romanın çıkış hikayesinde de; aslında çok da özenilmeyebilecek bir durumdan bu romanın ortaya çıktığını; buna rağmen ününün tüm dünyaya yayıldığı ve bugünlere kadar geldiğini görmekteyiz. Romanı okumuş olan birçok kişi için Macaristan dendiğinde ilk akla gelenin Ferenc Molnar ve onun bu ölümsüz eseri olduğuna neredeyse eminim.

Bu romandan derinlikli çözümlemeler, felsefi sorular, betimlemeler veya cezbedici bir üslup beklemeyin. Romanların bu önemli unsurlarının alıcısı olan bir okur için veya bir okur olarak boşa geçen zamana tahammülü olmayanlar için bu roman belki çok tatmin edici olmayacaktır. Ama olaya konusu Macaristan'da geçen bir çocukluk kurgusu deneyimlemek olarak bakarsanız ve romanın sizi geçirdiğiniz çocukluktan yakalamasına ve içine katıştırmasına müsaade ederseniz güzel bir roman deneyimi yaşayabileceğinize ve bu tür bir çocukluk romanından bile çokça şey öğrenebileceğinize kaniyim. Nitekim iyi okur, en alelade şeylerden bile hisse almasını bilendir...
09.05.2024

Avrupa'daki bir şehre seyahat etmeyi düşünüyordum ama hangi ülke olması gerektiğine bir türlü karar veremiyordum. Avrupa Seyir Defterim kitabını okuduktan sonra hangi şehrin bana daha uygun olduğuna karar verdim ve Roma'ya bir bilet aldım.
03.05.2024

Çok duygusal ve o kadar güzel kii keşke herkes orion gibi sevse
08.05.2024

Ölümsüzlük temasını tek karakter üzerinden işleyen ve on dört farklı kalemin aynı karakteri kendi tarzında yorumlayışını okuduğumuz, enfes bir eser. Yazım tarzları, konular, olay örgüleri, dönemler değişiyor ve nihayetinde kitap bittiğinde 'bi kuş sütü eksikti' denilecek bir sofradan tıka baka doymuş olarak kalkıyorsunuz. Kitabın yolunun açık olmasını diliyorum.