Kimi zaman televizyon haberleri ulaştırdı bize onların isyan dolu haykırışlarını,ceset tarlası haline gelmiş şehirlerini,canını ciğerini yitirmiş,elleri koynunda kalakalmış anaları.Kimi zamanda siyah-beyaz karelere sığmayan,acı,gözyaşı,kanla dolu fotoğraflar.
Gördük onları.Sadece gözümüzle değil,acı nedir bilmeyen yüreğimizle.
Ve yandık.Lânet ettik kalpleri,vicdanları irin dolu hayvanlardan aşağı insanlara.
Şimdi bu kitapla birlikte yanıbaşındayız onların.İntifadanın tam ortasındayız."Toprağının işgal edildiğini görüp direnmeyen hayvandır."diyoruz onlar gibi.
"SUMUD"diyoruz."Asla vazgeçmemek,boyunduruk,hattâ işkence altında bile özgür iradeye,isyan ruhuna sahip olmak,ideallerine,ülkesine olan inancını yitirmemek,HER ŞEYE RAĞMEN FİLİSTİN'E İNANMAYA DEVAM ETMEK!"
Yanıbaşındayız şimdi onların,küçük canlarına sığmayan cesur,yüce yürekli çocukların.Taş atıyoruz onlarla beraber zulmün,haksızlığın gitgide koyulaşan zifiri karanlığının tam ortasına.Ellerimiz ve ayaklarımız kimbilir kaç kere kırılıyor.
Halil oluyoruz,yaralanmış bacağımızla asansör boşluğuna itiliyoruz ve zayıf bedenimiz çimento torbasının altında bırakıyor kabına sığmayan şehit ruhumuzu cennete.
Ayman oluyoruz,"Öldüğümü duyarsan, sakın ağlama,şarkılar söyle!"diyerek teselli ediyoruz anamızı.
"Aşağılanmış, ayaklar altına alınmış bir yaşam, boşuboşuna yaşanmış,çöpe atılası bir yaşamdır."diyoruz ve intihar komandosu oluyoruz.
Bu kitabı, onları yani bizi okuyoruz ve soruyoruz yüreğimize:"Madem cinayet kadar cinayete sessiz kalmakta bir suçtur,öyleyse
BİZ BU VAHŞETİN NERESİNDEYİZ???"