Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı bağrında taşıyan ve Resulullah (s.a.s.)’ın İsra ve Miraç mucizesine şahit olan, sadece Müslümanlar için değil üç din için de sembol değeri yüksek kutsal bir mekândır. Yaratan Mescid-i Aksa ve çevresini mübarek kılmış (İsra, 17/1.), bu bölgeden “mukaddes toprak” (Maide, 5/21.) ve “iyi, güzel bir yer” (Yunus, 10/93.) olarak bahsetmiştir. Müslümanları dinî ve fikrî bakımdan Mekke-i Mükerreme ve Mescid-i Haram ile Medine-i Münevvere ve Mescid-i Nebi’ye olduğu kadar Kudüs-i Şerif ve Mescid-i Aksa’ya da kalben ve ruhen bağlamıştır. Bundandır ki Kudüs bizim için Hz. Peygamber’in vasiyeti, Hz. Ömer’in yadigârı, Selahaddin Eyyubi’nin armağanı, ecdadımızın kutlu mirasıdır.
Tarihin kısa bir kesiti olan 1967’den sonra Filistin toprakları üzerinde işgalcilerin gerçekleştirdiği demografik, coğrafî, dinî veya siyasî değişiklikler asla kabul edilemez. Şu anda hapishane görünümünde turnikeler, labirent yollar, şehrin giriş çıkışlarındaki İsrail askerlerinin tavırları arızî görüntülerdir. INCSOS kongresi katılımcıları; Kudüs ile Müslümanlar arasına örülmeye çalışılan duvarları tanımayan akademisyenlerdir. Bu yönüyle elinizdeki kitap, çok farklı uzmanlık alanlarından Türk akademisyenlerin kaleme aldıkları dinî, edebî ve tarihî içerikli yazılar; gerçekte Kudüs’ün kimliğini ve geleceğini de geçmişten hareketle inşa etmenin ifadesidir.
Bu kitap, “Yürü kardeşim! Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin.” (Nuri Pakdil) ifadesinin