Hapishane Çağı'nda Ergüden anılarını anlatmıyor. Evrende içinde hapsolduğumuz dünyanın büyük bir hapishane olduğunu vurguluyor. İşte bu büyük hapishane-küçük hapishane ayrımı kitabın özünü oluşturuyor bir anlamda. Foucault'un ve Badiou'nun etkisinde kalarak bu kitabı yazdığını söyleyen Işık Ergüden okuyanları anarşizmin yollarında bir gezintiye çıkarıyor. Okurken sitem ediyorsunuz bir yandan da; kurumlara, tüm kurumsal mekanizmalara, ıslaha, kışlalara, hastanelere, okullara, hukuka, avukatlara, hapishanelere, cezaevlerine, mağduriyet psikolojisine...
Sonuçta bir ütopyanın içinde olduğunuzu unutmamanız gerekiyor. Gerçekler burada, ama hayat da yanı başınızda olanca gerçekliğiyle size el sallıyor. Temennilerde kalıyor insanların dilekleri. Her şey bir yere kadarmış diyorsunuz.
Oldukça etkileyici ve ufuk açıcı bir çalışma. Kapatılmanın insan ruhu üzerindeki etkilerini görmek isteyenlere ve yeni şeyler arayanlara çok öğretecek şeyi var bu kitabın...