Aslında söylenmesi özellikle de günümüzde zor olanları kıymetli İhsan Süreyya Sırma hocanın bir dava adamı hassasiyeti ve cesareti ile söylemesi gerçekten de takdire şayandır. Laiklikle yönetilen ülkemiz içerisinde laikliğe sığmayacak pek çok uygulamanın gerçekten de garip bir paradokslar silsilesi içerisinde yaşanmasına şahitlik etmek ve bunlara karşı dur diyen seslerin içerisinde yer almamıza rağmen sesimizin gayet kısık çıkmasından dolayı İhsan Süreyya Sırma hoca gibi değerli şahsiyetlerin seslerinin gür çıkışı beni daha da fazla gururlandırmakta. Her ne kadar da yazdığım bu yorum nedeni ile bir renkmişim gibi görünse de şunu unutmayınız ki haklılık ve haksızlık kişinin değer yargıları sonucunda oluşması gereken bir kavram değildir. Net bir gerçeklik ve çizgi vardı hak ve haksızlığın arasında. Kişi hangi düşünceye veya fraksiyona entegre olmuş olursa olsun eğer objektif bir bakış açısı ile izlerse bilirki hak ve haksızlık birbirinden keskin çizgilerle ayrılmıştır. Şu an günümüzde Laik ülke normlarına uymayan bir yönetim ardır ve İhsan Süreyya Sırma hocanın da dediği gibi din devlet işine kati surette karışamazken devlet dinin işine karışmaktadır ve üstelik din yargısını kendisi oluşturarak insanların vicdanı hürriyetlerini de kısıtlamaktadır. Örneğin bir yönetimin Kur’ an da başörtüsü yok, böyle bir emir geçmiyor gibi bir propaganda ile halkına yapmış olduğu haksızlıkları kabul etmek laik ilkelere de ihanet etmektir. Kişinin kendi inandığı kitaptan algısı kendi vicdanının sonucudur ve algı eğer böyle bir emrin varlığının yanında ise yönetim veya devlet bunun varlığı ya da yokluğu üzerine tartışamaz, burada kişinin vicdan hürriyetine saygı duyması gerekir. Ama maalesef bizim ülkemizde bu çarklar tersine işlemektedir. Dilerim milli şef kalıntısı bu zihniyetler artık yerini özgür insanlarca, demokratik insanlarca ve kendi iradesi ile ülkesini yönetecek insanlarca idare edilen bir ülkeye kavuşturacak entellektuellere bırakırlar.