Mevlana'nın asırlar sonra hala geçerliliğini koruyan görüşlerini başka bir perspektiften almak, algılamak isterseniz okumanızı tavsiye ederim bu kitabı. Arasteh'in açısından Mevla'nın felsefesi şöyle özetlenebilir ki bana göre karmaşıklığının içindeki basitliği anlamak için sevgiyi ve sevmeyi bilmeyi gerekir. Bilinçli varoluş düzeyine erişebilmek için ferdin "ben"den uzaklaşarak geleneksel varlık düzeyini aşıp, evrensel varlık düzeyine geçebilmesi gerekmektedir.Bu da bilinçaltının kavranması ile gerçekleşir. Aslında kişi uyanıkken uyku halindedir. Uyurken ise bilinçaltına en yakın noktada olduğunda daha ayıktır esasen. Tasavvuf yolunu seçen kimse, bu aniden farkına varışla zihni bir sıçrama gerçekleştirir. Kendini aşağıya çekmeye çalışan dürtüler, bencil güdüler ve nefse yenilmemeyi başarırsa çelişkilerini alteder, geçici tatminler uğruna açık-seçikliği feda etmez. Hakikatin kalbinde olduğunu, "bir" (union) olup, parçalanamayacağını kavrar.Birlik kavramının anlamını sindiren kimse, kendini Allah'ın bir parçası olarak görür ve aşık olduğu şey aşkın ta kendisidir aslında. Bu aşk öylesine yücedir ki, kendi varlığını hiçliğinde bulur ve gerçeği kalbinde keşfeder. Aşk onu ileriye götüren araç olur. Tüm ilaçların ilacı, endişe giderici, ruhun acı hallerden geçişte cesaretlendiricidir. Sufi'nin amacı benlik putunu kurmaktır. Ben'ini ortadan kaldıran kimse, bilincinin de yokluğunun farkına varır. Bu manada hiç bir şey iken, hem de herşey olur. Birlik kavramı budur. Geleneksel varlık düzeyinde akıl elbette kişiye yardımcı, hataları düzeltme konusunda da destektir. Ancak iç çelişkiler ve varoluşsal sorunlarla karşılaştığında o da çaresiz kalır. Gerçek benliği kavrayışta çözüm, ruh ve kalptedir. Bu farkında oluş; eleştirel zeka seviyesine ulaşanlarda, zihni karışmışlarda, buna rağmen hayatı cesurca göğüsleyenlerde ortaya çıkar. Son söz Mevlana'ya ait: "Aşk dünyada ay gibi, güneş gibi aşikardır.. Bu açıklığına rağmen kanıtlamak için arayış neden?"