Kitabın hacminin küçük olmasına rağmen can alıcı tespit ve önerilerle dolu olması çok sevindirici. Tarihsel süreçte sosyoloji alanında Müslüman sosyologların özgün çalışma yapmamalarının ele alındığı eserde, bir takım çalışma yapanların da oryantalist davranarak Batı literatürünü ve metodolojisini kullandıklarını belirtiyor. Yazarlar bu durumu Batı tarzı eğitim ve sonrasında oluşan düşünce tavrıyla açıklıyor. Mevcut sosyoloji kuramlarına kısaca değinerek İslam'la neden uyuşamayacağını belirtilerek, Auguste Comte ve İbn-i Haldun'un kuramlarını karşılaştırılıyor bir anlamda. Yapısay-Deneycilik, Çatışma Kuramı ve Etkileşimci Yaklaşım yöntemlerini kısaca irdeledikten sonra İslamî bir eğitim ve ekolün nasıl olması gerektiğine dair açıklamalarda bulunuluyor. İslam coğrafyasında çok ihmal edilmiş olan sosyoloji ilgilileri için okunması elzem eserlerden diye düşünüyorum...