Kitabın çok anlamlı bir altbaşlığı var...' Güneş Doğsun İsteriz'... Bence düşmanıyla yüzleşmek için can atan bir askerin cesaretini, kararlılığını ve sabırsızlığını anlatan muhteşem bir ifade. Üstelik kitabın kapağı da çok şık; arka fonda dalgalanan Türk bayrağı ve bir Türk komandosunun silueti.
1,5 sene önce ilk çıktığında alıp okuduğum bir kitaptı ama şunu söylemeliyim ki; kesinlikle unutulacak bir kitap değil. Yanlış hatırlamıyorsam, 1990'lı yılların başlarında, terörün yoğun olduğu zamanlarda, henüz yeni mezun bir subayken Bolu Dağ Komondo Tugayı'ndan, yeni görev yeri olan Güneydoğudaki birliğine gelirken, yolculuk aşamasında yaşadıkları ve hissettikleriyle başlayıp, yaralanana ve nekahat döneminden sonra Özel Kuvvetler Komutanlığına atanana kadar olan süre zarfında, kendisinin ve komutanlığını yaptığı timin başından geçenleri anlatan mükemmel bir kitaptı. Henüz yirmili yaşların ortasında, kendi ve emrindeki askerlerin hayatlarının ağır sorumluluğun bilincinde bir kahraman askerin kaleminden; Güneydoğunun sarp coğrafyası ve sert ikliminde tüm yokluk ve olumsuzluklara rağmen yapılan intikaller, nöbet ve pusular, çatışmalar, verilen şehitler, alınan leşler;.... ve en sonunda 3 kurşunla yaralandığı son çatışması ve tim komutan yardımcısı asteğmenin şehadeti.. vs... Komutanın çatışma anını anlatışı ve o anda yaşadıkları bir film şeridi gibi hala geçiyor gözümün önünden, anlatımı o kadar etkili ki, kurşunları aynı zamanda okuyucu olarak kendiniz de yemiş gibi hissediyorsunuz. Şehitleri hakkında tim komutanının çaresizliği ve hissetikleri yüreğinizi dağlıyor, göz yaşlarınıza hakim olamıyorsunuz....
Netice itibarıyla son derece akıcı ve düzgün bir uslupla yazılmış, konuya duyarlı her Türk vatandaşının mutlaka okuması gereken bir kitap. Eline, yüreğine ve kalemine sağlık Abdullah Ağar. Ve sen; iyiki varsın Mehmetçik...