Eğer önsözün kendisi ağır Fenomenoloji içeren kısa da olsa iddialı bir metnin Yapı-Söküm gibi çok daha iddialı bir yaklaşımla açımlamasıysa; 200 sayfalık bir kitabın ilk 168 sayfasını tabi ki çok tehlikeli bir şekilde doldurur. Adeta bir mayın tarlasında yürüyormuş gibi ağır ağır kelimeler arasında dikkatlice gezinirken bu okuma her an- en ufak bir dikkatsizlikte atlanılan tek bir sözcük, dipnot rakamıyla hatta yazarın kendi kullandığı anlamdan başka bir anlamda bir sözcüğü alıvermekle bile- sizi hiçliğe sürükleyebilir. Öyle ki değil cümlenin, paragrafın başı, sayfalar öncesine dönmek gerekebilir. Seksenlerde video oyunlarına haşır neşir olanlar bilir, tek bir hata da saatlerce sürmüş bir ilerleme hiç olur ve oyuna en başına olmasa da o seviyenin en başına dönüverirdiniz. Fakat burada Derrida'nın ustalığı işte; felsefenin, dışarıdaki tüm bu işlemcili alet edevattan başka insanın kafasının içerisinde de devasa bir işlemcisi olduğunu hatırlatması olayını sırf kalemiyle sağlayabilmesi.