Toplam yorum: 3.078.222
Bu ayki yorum: 5.100

E-Dergi

hakanaygun Tarafından Yapılan Yorumlar

09.01.2012

İlgi çekici bir konu ve sürükleyici olabilecek bir kurgu. Ancak, yazarın diğer kitapları ile kıyasladığında yabancısı olduğu bir çevrenin düşünüş, davranış ve konuşma üslubunu yeterince yansıtamadığı, bunun da karakterlerin derinliğini azalttığını düşünüyorum. Bu durum romanın baş kadın kahramanı olacak Emine karakterinin bir başka kadın karakter olan Simin ile kıyaslandığında mahrum kaldığı tasvir zenginliğinde de kendini ele veriyor. Ayrıca İslami terminolojinin kullanımındaki sistematik hatalar (örneğin namazı kazaya bırakmanın bir kaç yerde namazı ezan vaktinde kılmamaak anlamında kullanılması) ve editoryal bir maddi hata (örneğin roman kahramanlarından İslami Holding CEO'su Ömer'in sayfa 134'te yeğeni olduğunu öğrendiğimiz Gülizar ile romanın sonlarına doğru evlenmesi) okuma zevkini zayıflatıyor. Roman bir yandan Eroğlu'nun Tolstoy için sayfa 480'de yaptığı '... eserlerinin üçte birini çıkarıp atsan romanlar değerinden bir şey yitirmez' tanımına uyarken bir yandan da özellikle sonlara doğru tempo kazanan ve Mehmet Eroğlu'nun hayata ilişkin çarpıcı gözlemleri ile zenginleşen bir dil taşıyor. Ama bir taraftan da özellikle İslami cenahtan karakterlerin yapay olayların da fazlasıyla klişe olduğunu düşünmeden edemedim. Başlarken beklentilerim fazlaydı. Açıkçası biraz hayal kırıklığı oldu.
30.12.2011

İnsan doğasına ilişkin müthiş gözlemlere sahip bir kitap. Özellikle her sinema çıkışı, sinemadan çıkmış insana ilişkin Yusuf Atılgan gözlemini aklıma getiren kitap:
"çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği , kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor.. sinemadan çıkmış insan.. gördüğü film ona bir şeyler yapmış.. salt çıkarını düşünen kişi değil.. insanlarla barışık.. onun büyük işler yapacağı umulur.. ama beş-on dakikada ölüyor.. sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu ; asık yüzleri , kayıtsızlıkları , sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar , eritiyorlar..’ saatine baktı : dört buçuğa beş vardı.. ‘eve gitsem okusam..’ durağa yürüdü.. ‘bunları kurtarmanın yolunu biliyorum.. kocaman sinemalar yapmalı.. bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara.. iyi bir film görsünler.. sokağa hep birden çıksınlar.."
19.12.2011

Dönem atmosferini aktarma konusunda kitap çok başarılı. 19 yy. sonu siyasi tartışmaları, gizli servisler, dönemin gözde Fransız restoranları, absent, nihilizm, anarşizm, Garibaldi Hareketi, Dreyfus olayı, anti-clericism, anti-semitism, masonluk karşıtı literatür ve bu literatürün doğduğu sosyal ortam, siyasi beklentiler... Kitabı bitirince 19 yy. sonu Avrupa'sına dair hızlı bir bilgilenme sürecinden geçmiş gibi oldum.

Konu çok sürükleyici olmasına rağmen, işin nispeten zor tarafı ise tüm bu süreçler boyunca takip etmek zorunda kalınan karakterlerin çokluğu. Öyleki her biri dönemin tartışmaların içerisinde yer almış neredeyse iki düzine karakter yer yer romanın ana karakterlerinden biri durumuna geliyor. Ve bu karakterlerin birbirleriyle ve roman kurgusunda daha az yer tutan ancak tarihsel önemi olan diğer karakterle kurduğu ilişkileri takip edebilmek çaba gerektiriyor. Eğer öncesinde konu hakkında bilgi yetersiz ise, bolca "google" kullanmak olayları bir bütünlüğe oturtabilmek için şart gibi.
17.07.2011

Toplumun uçlarında yaşayan farklı cinsten aynı ismi taşıyan iki kahramanın paralel ve kesişen öyküleri. Romanda güçsüz, eğitimsiz bir kürt kızının kaderin önünde açtığı yoldan giderek geleneğin etkisinden çıkması ve yaşadığı yıkımlar. Paralel bir hayatta erkek kahramanın annesi ile yaşadığı ufak dünyanın annenin ölümüyle yıkılması ve gelişen olaylar anlatılıyor. Erkek kahramanın saplantılı Oğuz Atay tutkusu da bir şekilde çevre tarafından anlaşılamamanın yıkıcılığıyla ilişkilendiriliyor sanırım. Kolay okunan bir kitap.
15.07.2011

Jar, nefreti anlatan zehir gibi bir roman. Jar zehir demekmiş. Roman ıssız bir kasabanın havasını zehirleyen iki adam arasındaki nefrete odaklanmış farklı ağızlardan anlatılan öykülerden oluşuyor. Tanık olan herkesin bu nefret için bir yorumu var. Öyküler kasaba dekorunda sıkışmışlık, zamanın akışı gibi kavramlar üzerinden nefret duygusunu anlatıyor. Ayrıca Orhan Pamuk ve İhsan Oktay Anar'a göndermelerde bulunarak yazarının edebi beğenileri hakkında da fikir veriyor.