E-Dergi

Semerkant kitabı, tarihe damga vuran üç İranlının hayatı çevresinde geçiyor. Şair, astrolog Ömer Hayyam, Selçuklu veziri Nizamülmülk ve Alamut Kalesi'nde hüküm sürmüş Hasan Sabbah.
Kitap, bir tarihi roman. Üç güçlü adamın etrafında dönen bu olaylar 4 bölümden oluşuyor. İlk bölümde Ömer Hayyam'ın hayatından kesitlerle birlikte Hasan Sabbah ve Nizamülmülk ile olan arkadaşlıkları konusunda bilgilendirme yapılıyor. İkinci bölümde Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi macerası dile getiriliyor. Son iki bölümde ise İran'ın düştüğü durumlar ve Ömer Hayyam'ın tarih sahnesinden çekilişinde çok sonra kitabına olan ilgi, kitabın Titanic gemisindeki yolculuktan sonra yok oluşu anlatılmaktadır.
Peki okunmalı mı? Mutlaka

Konu "engel". Anlatılan fiziksel bir engel ama vurgulanan sağlam olduğuna kanaat getiren nice insanın engelli olan kişilere karşı inanç engeli. Görünürün ardında, görünmeyen ama olağan bir şeyin olduğunu kabullenemeyen nice ket vurulmuş düşünceler var. Melody 11 yaşının yüklediği bütün bilince sahip olsa da konuşamıyor, yürüyemiyor ve kendi başına bir şeyler yiyemiyor. Hep ikinci bir kişiye ihtiyacı var. Bu durumun insanlar açısından zorluklarını da o küçük yaşa ve hayatın onun için getirdiği zorluklara rağmen biliyor. Kendini kanıtlamanın, engellere ve yapılan yanlışlara rağmen asla vazgeçmememin adıdır bence İçimdeki Müzik. Okunmalı mı? Mutlaka

Toplum tek düzeliğe, dayatılana, bencil ve duyarsız olmaya o kadar alışmış ki farklı olanı görünce hastalıklı ve anormal olarak nitelendiriyor ve hemen yargılıyor. İnsanlar hemen yaftalıyor farklılığı, ters düşüncelere sahip olanı onların düşünceleri doğru bile olsa. Doktor Andrey Yefimiç ve kuruntular içinde kavrulan Ivan Dimitriç'in felsefik konuşmalarıyla farklı boyut kazanan bir öykü. "Altıncı Koğuş" betimlemeleriyle o anı yaşatan, kitabın içine çeken bir özellikte. Okunmalı mı? Muhakkak

Bir çocuk kalbinin taşıdığı yük her satırda kendini hissettiriyor. Kendi hayal dünyasının içinde yaşayan küçük Zeze, aslında 5 yıllık ömrüyle hayat dersi veriyor her satırda. Yoksulluğun, ilgisizliğin içinde kendi dünyasını kurup o dünyaya yerleştirdiği bir portakal fidanı Minguinho ve kendinden yaşça büyük olan kendisinin ismini verdiği Portuga da bir şekilde hayatından koparılıyor. Hepimiz aslında bir Zeze taşıyoruz kalbimizde, kimisi onun gibi oluyor kimisi dayatmalarla içe atıyor. İlk okumanın üstünden uzunca yıllar geçti, bu uzunca yılın ardından eminim olan tam da şu: Zeze'yi daha iyi anlamak... Okunmalı mı? Muhakkak

Sait Faik'i anlayabilmek için yazarı derinlemesine bilmek lazım. Öykücülüğe yeni bir tarz getiren yazarın hayatı sorgulama biçimi dümdüz değil, bazen bir yılanın uykusunda, bazen bir martının yoldaşlığında, bazen çilingir sofrasında... Okumak bazen zor ama anlamlar derin.. Okunmalı mı? Evet