E-Dergi

Stefan hayranlarının kaçırmaması gereken, derin içsel analizler ve duygusal betimlemeler içeren bir eser daha. Bana diğer kitaplarına nazaran bir tık daha sönük gelse de, yine de okumaya değer bir kitap. Sırf arka kapaktaki şu söz için bile alınır:

"1908 yılına ait bu anlatı, Zweig’ın daha o zamanlar çoktan bir novella üstadı olup çıktığının kanıtıdır adeta. Üstelik, yazarın sonraki yapıtlarında sıklıkla karşılaştığımız bir temanın peşine henüz kariyerinin başındayken düştüğünü; gaddar bir dünyada varoluşunu sürdüremeyecek kadar kırılgan insanların acılarını baştan beri dert edindiğini ortaya koyar."

Kitapyurdu'nun mükemmel indirimiyle aldığım bu kitaptan açıkcası pek yüksek bir beklentim yoktu. Fakat yazarımız beni öyle utandırdı, kitabıyla beni kendisine öyle bağladı ki, bundan sonra kendisinin tüm kitaplarını okumam gerektiğini düşünüyorum. Yazarımız oldukça naif bir dille sizi kitaba bağlıyor ve öykü okumayı sevmeyenlerin dahi kitaptan uzaklaşmasına izin vermiyor. Birbirinden güzel öyküler okuduğum kitapta ben insanı rahatsız eden müstehcenliklere pek rastlamadım, sonuçta hayat tozpembemi ki, siz hiç küfretmiyor musunuz önünüze direksiyonu kıran bir ahmağa da yadırgıyorsunuz anlamış değilim... Şu sorunu bir aşsak ülkece refaha ereceğiz galiba, sanki herkes kraliyet ailesine mensup ve İstanbul Türkçesi kullanıyor günlük hayatında... Mutlaka okunması, tanışılması gereken bir yazar olduğunu düşünüyorum ve kendisiyle geç tanıştığım için kendime kızıyorum... Keyifli okumalar...

Doğumu, ölümü, bebekliği, çocukluğu, ilkgençliği, erkekliği, kadınlığı, analığı, babalığı, yaşlılığı, ermişliği, çürümüşlüğü, insanı ve dolayısıyla da hayatı anlatan bir eser...
Huzurla ve sükunetle kendini okutturan, hayatı sorgulatan, şu anda bulunduğunuz ve ileride gitmeyi düşündüğünüz noktayı tekrar gözden geçirmenize neden olan bir kitap bu... Tatlı bir gülümsemeyle kapağını kapattırıyor insana...

Coelho'nun en etkileyici kitabıydı bana göre. Yaşama amacınızı sorgulatıyor ve hayata sıkı sıkıya tutunmanıza vesile oluyor. Kitap bitince, hayatın her anının ne kadar değerli olduğunu ve tek bir saniyesinin bile saçma sapan şeylerle harcanmaması gerektiğini idrak ettim. Aynı zamanda günlük rutin hayatımızda kendini normal nitelendirenler ve deli damgası yiyenler arasındaki ayırda varmanızı sağlıyor kitap, kesinlikle şahaneydi bu kısımları. Aslında farklı olanlar, yani bizler, deli olarak nitelendiriliyoruz, ki, asıl deliler çoğunlukla uyum içinde yaşamaya çalışan ahmaklar... Mutlaka okunmalı...

1948 yılında kaleme alınmasına rağmen, onlarca (belki de yüzlerce) yıl sonra bile geçerliliğini koruyan düşüncelerin yer aldığı muhteşem bir karabasan okumaya ruhen, bedenen, zihnen okumaya hazırsanız, buyurun, okuyun ve bilincinizin açılmasına izin verin. Bu kitap tam anlamıyla bir karabasan evet böyle nitelendirmek en doğrusu olacaktır.
Okurken gerildiğinizi hissediyorsunuz, sorgulamanıza sebebiyet veriyor eser. Şanslı olduğunuzu hissettiriyor ve bir anlamda da mutlu ediyor aslında, çünkü henüz özgürce yapabildiğiniz bir dolu şey olduğunu hissediyorsunuz. Kült bir şaheser...