Toplam yorum: 3.082.700
Bu ayki yorum: 2.380

E-Dergi

Murat Görmüş Tarafından Yapılan Yorumlar

04.12.2018

Türkiye'de İslâmî hareketler, 1960'larda olduğu gibi toplumun "cahil" ve "kandırılmaya açık" kesimlerini istismara yönelik tertipler olarak değil; aydınların "dinamik güçler" olarak adlandırmayı sevdikleri kesimlerin entelektüel eğilimleri ve tercihleri noktasında ele alınmaya başlanmıştır. İslâmî hareketler, üniversite/yüksek okul öğrencisi ya da mezunu olan, genellikle de laik eğitim veren okullardan gelen, kır kökenli olsa bile bugünü ve geleceği açısından kentli/orta sınıfa mensup, bu yönleriyle de gelecekte, toplumda önemli konumlarda bulunmaya aday kesimler tarafından taşınmaktadır. "Eski düzene dönmede çıkarları olan" kesimlerden değildir bu insanlar. Marjinal olmadıkları gibi toplum-dışı kalmış kesimlerden de değildirler. Oysa sosyoloji literatürü bize, bu kesimlerin İslâmî hareketlere katılmayacaklarını söylüyor
 
04.12.2018

Toplumlar kendi bünyelerine özgü çözümlerle sorunlarını çözmeye çalışmaz ve özellikle de yabancı toplumların işgal ve saldırıları altında kalarak misyonerler yahut kâşifler gibi görülen sömürgeciler tarafından kendi kültürlerinden koparılmaya çalışılırlarsa –ki Batının İslâm toplumlarıyla ilişkisi uzun zamandır bu istikamette ilerlemektedir– bünyeyi mikroplara karşı korumak üzere savunmaya geçen akyuvarlar gibi düşünülebilecek olan bir kendi değerlerini sahiplenme ve direngenlik eğilimi gelişecektir. Elinizdeki kitap, Osmanlı'nın son döneminden bu yana söz konusu direngenliğin düşünsel arka planını oluşturan fikir insanlarına, onların çalışmalarına ve genel olarak İslâmcılığın seyrine dair makalelerden oluşmaktadır.
04.12.2018

Hepimiz hiç kimseye açamayacağımız sırlarla yaşıyoruz...
 
Dünya edebiyatının tartışmasız en büyük yazarlarından olan Haruki Murakami’den gerçek bir şaheser… İlmek ilmek örülmüş bir gizem hikâyesi… Kumandanı Öldürmekyalnızlığı bir yük olarak görmeyen, yeri geldiğinde yalnızlığını bir madalya gibi göğsünde taşıyanlar için yazılmış bir roman. Tıpkı bir dağ başında yalnız bir hayat süren, bu yalnız varoluşuyla gizemli bir şeyleri hayatına davet eden roman kahramanı gibi. Bu muhteşem romanı okurken yol arkadaşımız yine müzik olacak… Mozart’ın Don Giovanni’sini, Strauss’un Güllü Şövalye’sini başucu müziğimiz yapacağız. Kumandanı Öldürmek’in gizemli labirentlerinde kaybolurken Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby’sine selam gönderecek, Orwell’ın 1984’ü yazarken inzivaya çekildiği o adayı merak edeceğiz… Ve hepsinden önemlisi “büyülü bir dünya”da yaşadığımızı bir kez daha anlayacağız.
04.12.2018

“Kimin deli kimin akıllı olduğunu Allah bilir… Delilik öyle az akılla olmaz.”
Neyzen Tevfik’ten Dede Efendi’ye, musiki hayatımızdan gündelik hayatımıza aşk her yerde! Meczup hikâyelerinden oluşan Deli Tomarı aşklarının aşkınlığı sebebiyle aklı başından giden insanlara yakından bakmamızı sağlıyor. İster evsiz, fakir, elbiseleri yırtık, saçları yağlı, dilenen; ister “normal” görünümlü, eğitimli, musikişinas, meşk eden biri olsun, kitaptaki herkes bir durumda müşterek: şeydâlık.
Deli Tomarı, aşkın divane eden çılgın coşkusu ile bu dünyadan soyutlanan, benliğinden geçen kimselerin başka bir âlemi görünür kılan hikmetli sözlerini ve biricik hikâyelerini paylaşıyor okuyucusuyla.
04.12.2018

Michel Foucault, Deliliğin Tarihi’nde, deliliğin gündelik yaşamın bir parçası sayıldığı, kaçıklarla çılgınların sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları Orta Çağdan, tehlikeli sayılmaya başladıkları, tımarhanelere kapatıldıkları, öteki insanlarla aralarına ilk kez duvarların çekildiği on sekizinci yüzyıla kadar, Batı’da deliliğin arkeolojisini irdeliyor.

Deliliğin fantastik dünyasında dolaşırken Foucault, aslında "deli"nin bize onun deli olduğuna karar veren, onu öyle konumlandıran genel toplumsal harita üzerinde işgal ettiği yer itibariyle yansıdığını gösteriyor. Her çağın kendi ütopyası içinde kendini arındırdığı, saflaştırdığı, idealleştirdiği tarihsel yolculukta, delinin bu arınma ayin ve oyunundaki yerini ve rolünü kavramamızı sağlıyor. Bu nedenle, Deliliğin Tarihi, aynı zamanda aklın tarihinin ana hatlarını da ortaya koyuyor: Akıl, kendini ancak deliliğin zıddında, deliliğin zıddı olarak tanımlayabiliyor.