E-Dergi

Orhan Pamuk İçin Attila İlhan ,Cevdet Bey ve Oğulları romanında tam anlamıyla Orhan Pamuk ,diğer romanları sadece pamuk diyor ,bu yakıştırmaya bir çok romanını okuduktan sonra katılıyor oldum.Beyaz Kale romanı içinde de tarihi bir romanın bakışını aramak gereği duydum.Çünkü son romanlarında "Kar" romanı hariç hep osmanlı tarihinden birşeyler yakalayıp ,günün trendlerine göre bunu yansıtma gereği duymuştu.Bir de reklamını ön plana çıkartan edebiyatçılığıyla ,Osmanlının kuruluşunun 600. yılı gibi bir ele alınır tarihi , "Benim Adım Kırmızı" gibi bir romanı yazarak menfaatleri doğrultusunda kulanmıştı.Çok usta bir kalemi olduğunu düşünmüyorum.Sadece ayrıntıları anlatırken yakaladığı betimleyicilik ve konu da oluşturulan ilginçlikler romanını okunur kılıyor.Avrupa da ,tarihi romanların usta kalemi Umberto Eco ile karşılaştırılacak olursa ,çok abartılmaması gerektiğini de göreceğiz.Zaten malzemesini tüketen yazarların başında geliyor ki ,orta yaşlarda bir biyografi yazma gereği duydu.Bazı sanatçıların durup durup ,eski şarkılardan klasikler albümü çıkarmaları gibi...

Allahın Askerleri ,bir röportaj olarak sokak çocukları üzerine yapılmış en güzel edebi örneklerden biridir.İstanbul'da çocukların bu kitaplarda izlenilen dünyası ,şüphesiz her okuyucuyu bir köşesinden tutup ,çoçukluğuna götürecektir.Florya düzlüğünde kuş tutan çocuklar ,sur diplerinin yaramaz müdavinleri Yaşar Kemal'in betimleyici diliyle çok yakınınıza gelecek ,gerçek hayatta onları arayacaksınız.Salık veririm.

Uğur Mumcu , İkinci Dünya Savaşı Türkiyesi ve dünyanın kaynasan siyasi ortamına usta kalemiyle tarihsel bir bakış getiriyor.Türkiye'de aydınlanmanın bozkırlarda açan çiçekleri köy enstitülerinin bu kaynayan kazandaki duruşu , soğuk savaşa giden dünyanın Türkiye'deki tarafları , özellikle Nihal Atsız Ve Sebahattin Ali'nin edebiyat literatürüne de giren tartışmaları bu kitabın dokusunu oluşturuyor.Zevkle okudum , yakın tarih meraklılarına salık veririm.

Günter Grass’ın bu büyük şaheserinin savaş öncesi Alman toplumunu anlamada önem taşıdığını düşünüyorum. Cüce Oscar’ın gözünden yansıyan insan portreleri emsali görülmemiş orijinal bir gözlemin edebi yansımalarıdır. Hitler’in önderliğinde savaşa sürüklenen insanlar, o insanların içinde teneke trampetinden hiç ayrılmayan , sesiyle camları tuz buz eden küçük Oscar... İşte bir ucubenin basit yaşantısının derin bir iç gözlem ile anlatılmasında yakalanabilecek son usta nokta. Yaşayan , Alman Edebiyatı’nın bu büyük ustası bu romanıyla fazlasıyla övgüyü haketmektedir. Orijinal metinle bin sayfayı bulan bu eseri sıkılmadan okuyacağınızı düşünüyor ve tüm kitap severlere tavsiye ediyorum.

Bozkırda açan çiçeklerdir köy enstitüleri. Can Dündar , bu eserinde aydınlanmanın üzerine usta bir bakışla gidiyor. Cumhuriyetin büyük eğitim hareketi enstitüleri, enstitülülerin ağzından anlatıyor. Köylerinden kopup yurdu kalkındırmak için birer eğitim neferi olan çocuklar, günümüze uzanan bir aydın kuşağın oluşumunun da öncülüğünü yapıyor. Fakir Baykurtlar , Talip Apaydınlar, Mahmut Makallar hep bu kurumlarda yetişip eğitimimize ve edebiyatımıza büyük katkılar sağlıyorlar. Türk eğitim sisteminde eğitimci yetiştirirken yaşanan acizlikler düşünülürse ; köy enstitülerinin kısıtlı imkanlarıyla ne büyük bir eğitim misyonunu da bugün mumla aratırcasına başardığını görürüz. Zevkle okuduğum bu eseri tüm eğitim gönüllülerine salık veririm.