E-Dergi

dostoyevski tadı var kitapta. mevlevi tekkesi şeyhi ahmed nureddin'nin zaman zaman çaresizliği, buhranları. ama aklımda en çok yer eden ise, kimsenin ilgilenmediği derviş hasan'la muhteşe dostlukları.
"ben yaşadığım hayattan memnunum, tıpkı basık, bakımsız ama rahat bir ayakkabı gibidir benim hayatım. bu ayakkabı su kaçırabilir, başkalarına gülünç görünebilir ama ayağı sıkmaz. insan bu ayakkabıyı yolun ortasında çıkarmak ihtiyacını duymaz. sıkan insanın ayağını yara yapan bir ayakkabıya neden benzetecek mişim ki hayatımı?"

Sadece kitabın ismine bakıp okumaya başladığım bir kitap. Arta kalan ise "ya tahammül ya sefer".

Hakkında hiç bir fikrim yokken rastgele alınmış bir kitaptı. Ayrıca Niyazi Mısrı'yi anlatıyor olması güzeldi, zevkle okuduğum ve okuttuğum bir kitap.

Vahiy sürecinde, bir şekilde vahiyle bağlantısı olan kadınları anlatan bir kitap. Her bir ismi farklı yazarın yazması iyi düşünülmüş, rutinden kurtarılmış.

Doğan Cüceloğlu'nun kendi hayat hikayesi. İnsanlara pozitif olmayı aşılayan, inanıyorsan başarırsın gibi cümlelerle kimi zaman yol gösterdiği söylenen yazarın kendi hayatı tam bir fiyasko...