E-Dergi

Bediüzzaman bu eserini, gönüllü alay komutanı olarak katıldığı Birinci Dünya Savaşı yıllarında, cephede,dağlarda,vadilerde,bazen at üstünde, kaynaklara müracaat etmeden yazmıştır. Bu eserde, Fatiha Suresi'nin tamamı ve Bakara Suresi'nden 33 ayetin tefsiri yapılmıştır. Müellif, Kur'an'ın tamamına 60-70 cilt Arapça tefsir düşünürken, içinde bulunduğu şartlar itibariyle baştan sona tefsir yazmamış, 2 tanesi Arapça(Mesnevi ve İşaratü'l İ'caz) 12 tanesi Türkçe olarak 14 cilt Risale-i Nur Külliyatı'nı telif etmiştir.

Mütefekkir abimiz, bizlere çok güzide bir çalışma sunmuş. Kitabın muhtevasında elbette pek çok güzel manalar mevcut.

Bir okuyucu olarak beni en çok etkileyen; kıymetli mütefekkirin ülfete dair sunduğu tefekkürü oldu.

Orjinaliteyi havi olan bu güzel temsil şöyle:''Elinizdeki su bardağını asfalta düşürdüğünüzde çok düzgün bir şekilde adınız ve soyadınız yazsa bu hayret verici bir durumdur ilk bakışta. İkinci kez tekrarladığınızda da bu durum değişmez. Üç,dört,beş...Derken binince kez de elinizden attığınızda isminiz yazıyorsa, artık sizin için 'basit bir şey' sınıfında anılır olacaktır.''

Rabbimizin yarattığı herşeyde mucizeler var. Ne yazık ki ülfetimiz mani oluyor bu olağanüstülükleri görüp, şükrümüzü arttırmaya. Rabbim ülfetten bizleri muhafaza buyursun.

Üstad N.Fazıl Kısakürek, Mehmed Kırkıncı hocaefendi için ''mantık küpü'' tabirini kullanırdı.

Muhterem düşünür Latif Erdoğan ise Kırkıncı Hoca için ''düşünce dünyamızın Sokratesi'' nitelemesinde bulunurdu.

Yukarıdaki övgü ifadelerinin mübalağadan beri ve abartıdan uzak olduğunu anlamak için Müteveffa Kırkıncı Hoca'nın sadece 'Nükteler' adlı kitabını okumak bile yeterli olacaktır.

Rabbim, 'Nükteler' kitabından istifade ve istifaza edebilmeyi nasip eylesin.

Çok yoğun, çok bunaltıcı ama çok verimli bir sorgulamayla telif edilen Mesnevi-i Nuriye, Eski Said'den Yeni Said'e geçişin manidar bir meyvesidir.

Bu eser, Muhakemat veya İşaratü'l İ'caz'da şahidi olduğumuz sağlam muhakemeden vazgeçilmeksizin, tefekkürün boyutlarını enfüsi(iç) alemlere de taşımakta; vicdanı,ruhu,kalbi ve duyguları da konuşturmaktadır.

Kur'an ikliminden gelen tatlı esinti, artık yalnız aklı değil, akılla birlikte kalbi,ruhu ve sair duyguları da kuşatan bir metod ve üslub içinde çalışılmaktadır.

Mesnevi, Risale-i Nur'un fidanlığı hükmünde olan bir risaledir.

Mehmed Kırkıncı hocaefendi ömrünü, Risale-i nur u anlamaya..ve anladığı iman hakikatlerini de çevresine aktarmaya, vakfetmiş bir insan. Yani bu eser, Kırkıncı hocanın hatıraları üzerinden Nur Camiasının zaman içerisinde karşılaştığı olayları ve bu hadiseler karşısında nasıl bir pozisyon aldığını, akıcı bir dil ve güzel bir üslup ile sunuyor okurlarına. Kırkıncı hocanın olayları nasıl okuduğunu ve o okumalarını nasıl analiz ettiğini ve dahi o analizlerden ne gibi dersler çıkardığını merak edenler için bir başucu eseri.Kendi adıma ifade edecek olursam; çok ciddi manada istifade ettim. Bu güzide eseri bizlere armağan eden müellif-i muhtereme sonsuz teşekkürler...