E-Dergi

Jacqueline Mallorca'ya gitmek istiyor. Yanında kim olduğunun bir ehemmiyeti yok. Uzun süre hayalini kurduğu tek şey Mallorca'ya gitmek...
Roman kahramanımız ise, gezse de, savruk yaşasa da, Jacqueline'i düşlemeden yaşadığı tek bir anı bile yok. Jacqueline bir adamla evlenip Mallorca'ya gidiyor. Kahramanımız ise gittiği her yere Jacqueline'i götürmeye devam ediyor.
Arzularımız ve kendi yarattığımız, bile isteye seçtiğimiz takıntılarımız...
Tahsin Yücel'in çevirisiyle...

Bazı kitaplar vardır ki, bittiği zaman insanda sanki hiç okunmamış hissi uyandırırlar. Sayfalar su gibi akıp gitmiş, ancak okur ne olup bittiğinin farkına varamamış, gözlerinin önünde hiçbir fotoğraf canlanmamış, kafasında hiçbir olay örgüsü veya anlamlar dizisi oluşmamıştır ve bu durum hevesli okuyucular için çok acıdır.
Kitap bittiğinde, okur son sayfaya anlamsız anlamsız bakar ve "Ben bu kitabı niçin okudum, ne anlattı bana" der komik bir şekilde. Kimi kitaplar çevirileri nedeni ile bu akıbete uğrarken, kimileri de sadece yaratıcılarının eseridir. Okurların eğitim seviyelerine, alımlama biçimlerine göre de değişen bu durum, Yıkıntı Çiçekleri'nde sanıyorum her okur için geçerli olacaktır...

Birçok konuyu aynı roman içinde anlatmaya çalışan, ama hiçbirini hakkıyla anlatamayan, son dönemlerde yazılmış ne yazık ki en başarısız yerli romanlardan biri.
Romanın konusunu ve yazarla yapılmış söyleşileri okuduğunuzda kitabı merak edebilirsiniz, ilgi çekici bulabilirsiniz. Ancak malesef, tam bir düş kırıklığı yaşatmakta. Eğer çok fazla şey anlatma derdinde olmasaydı, belki olduğundan daha okunabilir bir roman olabilirdi. Lakin bu haliyle, tam bir konu, dil ve niyet karmaşası söz konusu.

Yürek Çarpıntıları birbirinden akıcı, sevgi odaklı ve kötü anlara-olaylara karşı insanın içinde sıcacık duygular kalmasına yol açan öykülerden oluşuyor. Oldukça naif bir anlatımı var yazarın ve kimi karakterler, sıradışı davranışları olmasına rağmen, yakınlık duymamak için kendimizi zorlayacağımız türden. Bu hissin yazarın samimi anlatım tarzından kaynaklandığını düşünüyorum. Ancak bu özellikleri dışında, edebi açıdan çok yeterli ve etkileyici bir kitap olduğu söylenemez.

Boş vaktinizi hoş ve kısa bir yasak aşk romanıyla değerlendirmek isterseniz, önerilir. Ancak içerisinde beklenilen tutkuyu barındırmadığını belirtmekte yarar var.
Romanın geçtiği mekanlar gayet başarılı tasvir edilmiş. Anlatım tarzı ve çeviri başarılı.
Kimi zaman karşımızdaki insanın kim olduğunu düşünmeden bir silüete aşık olabiliriz. O an önemli olan karşımızdakinin kim olduğu değil, bize ne hissettirdiği ile alakalıdır. Bu kitaptaki karaktarlerin birbirleri için anlamları da, kendi hayatlarındaki eksiklik ve özlemlerinden doğmakta.