E-Dergi

2. Abdülhamid için yazılmış en önemli eserlerden biri olan bu kitabın elimizdde olması mutluluk vericidir. Hakkında en çok yorum yapılan, övgünün de yerginin de hesapsızca yapıldığı bir sultan hakkında objektif olmak oldukça zor. Yerli yazarlar olaya ideolojik yaklaşırken yabancı yazarlarda da farklı etkenlerle olaya tarafsız yaklaşamadıkları görülmektedir. Ancak en iyi yol yine de çok okuyup analiz yapmaktır diye düşünüyorum.
Bu kitapta en çok ilgimi çeken şey sultanın sünnetini anlatan bölüm oldu. Burada halkın haremağalarına karşı olan tutumu ve onların saray çocuklarına halka karşı güvensizlik aşılaması Osmanlı'nın bazı sorunlarına kafamda bazı cevaplar vermeme neden oldu.Bir de sultanın son yıllarının anlatıldığı bölüm de duygusal anlar yaşadım. Bir çırpıda okunabilecek olan bu kitabın bana çok şey kattığını düşünüyorum.

İlk Arap milliyetçilerini tanıtarak giriş yapılan kitap Arapların kurdukları dernekler ve gizli örgütleri inceleyerek devam ediyor. 1908 sonrası Türk Arap ilişkilerine de değinen kitapLawrence'in başına gelen olayların anlatılmasıyla sürüyor. ayrıca Lawrence hakkında yazılanlarla ilgili bilgilerde veriliyor.
Christina Rosetti'nin şiiri "Aradım ,
Bir sığınak bulamadım/ harcadım birşey alamadım..." diyor; Bir imparatorluğun çöküşüne zemin sağlayan, bir ümmeti birbirine düşüren birinin bundan başka bir şey beklemesi de mümkün olmamalıydı zaten

Yazdıkları yüzünden bıçaklanan,ölümlerden dönen yazarın diğer kitapları yakın tarihimiz açısından önemli bilgilerle doluydu. İhanet boyutuna varan davranışlar karşısında yaşanan mücadeleler aglar mısın guler misin türündeydi. Aynı zevki yazarın bu kitabından da aldım, konu değişse de akıcı, kıvrak uslup aynı kalmış. Türk insanını daha yakından tanımak için keyifli bir kitap.

Kitabın konusu başlıbaşına bir tartışma konusu oluşturabilir. Ancak benim üzerinde durmak istediğim asıl konu kitabın dili. Kitap Yaşar Kemal'den beklenmeyecek kadar dilbilgisi bozuklukları içeriyor. Anlamsız cümleler, kelimesi bile değişmeden kullanılması gereken atasözü ve deyimlerde şaşırtıcı hatalar okurken beni üzdü.
Mübadele konusunda Türkleri haksız göstermeye çalışılmasını anlamka oldukça zor. Ekaliyetlerin 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş savaşı'nda gösterdiği ihanetleri bir kenara bıraksak bile topraklarından kopanların sadece bizdeki azınlıklar değildi.

IQ yayınları ilginç ve önemli kitaplar çıkarmaya devam ediyor. Milli güvenlik gibi çokca kullandığımız ancak açıkcası ne oldugunu, kime karşı güvenlik ihtiyacı hissettiğimizi bildiğimizi pek zannetmiyorum. Unutkanlğımıza rağmen biraz düşününce aklımıza gelebilecek bir dönem boyunca bu kavramı tartışmış gene de bir sonuca ulaşamamıştık. Bu önemli kavramın, bu kavramın içeriğinin belirlenmesinde başat unsur olan ordu mensubu birinin kaleminden anlatılması kitaba ayrıca bir özellik veriyor. Kitabın ilk bölümünde Güvenlik stratejisi ile ilgili temel kavramlara değinilmiş.
İkinci bölüm ise Güvenlik siyasetine etki eden hususlar başlığını taşıyor. Türkiye'nin ekonomik, teknolojik ve politik gücü üzerine duruyor. Yine bu bölümün alt başlıklarında Türkiye'nin güvenliğini ilgilendiren bölgesel ve küresel meselelere değiniliyor. Türliye'de yaşanan liderlik sorununun da incelendiği kitapta bunun çözüm yollarıda tartışılıyor. Türkiye'nin temel meselelerini anlamak bakımından önerilebilecek bir kitap.