E-Dergi

Bir yaşam öyküsü bu kadar sade ve dokunaklı ancak böyle anlatılabilirdi, gerçekten okulda koridorda sanki Auggie'yi görmüş gibi oluyorsunuz ve o kadar merak ediyorsunuz ki keşke fotoğrafını görebilseydim ve bunun sadece bir kıyafet olduğunu özünün en iyilerden olduğunu ona söyleyebilseydim.

Yazar Alman ve orijinal eser de Almanca olduğu için böyle olması beklenebilir. Okuyacağım.

Her zaman aramızdan kötüleri çıkacaktır, her zaman benciller olacaktır. Savaş yokluk getirir, yokluk açlık; açlıksa ölüm. Peki insan bedenen ölmez de ruhen ölürse bunu kim anlayabilir (?)
Bolluğu da gördük, yokluğu da. Ölümü de gördük yaşamı da.
Şimdi ise Aliman da gitti kaldı bir tek Tolgonay. Fakat yalnız sayılmazdı Canbolat vardı, ona emanet ve geçmişi unutturmayacak.
Cengiz Aytmatov 135 sayfalık bu minik kitabına koca bir dünyayı sığdırmış. Yüreğimizi yaktı, yaktı yine dağladı. Zaman ilaç oldu. Başaklar sarardı, bisiklete bindik. Bilerek düştük çünkü düşmeyi öğrenmek istedik.
Öneri: Bence bu kitabı okuyan Stefan Zweig'ın Mecburiyet adlı eserini de okusun.

Momo, minik bir kız. Dünya'yı kimin kurtaracağı belli olmaz denir ya, işte zamanı kimin kurtaracağı da belli olmayan. Sokakta gördüğümüz insanlar kimdir, ne özellikleri vardır ve bu dünya için neler yapabilirler, farkında mısınız? Bu kitabı okuyunca her gün sokakta bir köşede gördüğünüz fakat belki de hiç değer vermediğiniz birini tanıyacaksınız. Momo.

Bu nasıl bir aşktır bilemedim. Amok Koşucusu deyince başını alıp giden deli bir adamın hikayesi anlatılır diye beklemiştim halbuki. Tıpkı Açlık Sanatçısı'ndaki gibi. Fakat ne bir koşucu vardı ne de bir deli. Bir hastalıktı Amok, koşan ise belirsiz. Okumalısınız kardeşlerim. Zweig' ı tanımak için okumalısınız.