Kitap Osmanlının sanat, mimari, sosyal devlet, fetih yönlerini anlatmak yanında, bilinen "Osmanlı Tokatı" nın ne demek olduğunu da (özellikle isyan dönmelerinde) göstermektedir. Osmanlı Devleti zayıfladıkça sınıra yakın müslümanlar hep iç kısımlara göç etmiş, ama epeyce bir kısmı buralarda kalmış.Ayrıca tarih kitaplarında geçtiği şekliyle Bosna hemnececik kaybedilmemiş, Osmanlı ordusunun çekilmesinden sonra epeyce bir yerel direniş sonucu kaybedilmiş.
Tüm savaşlara, işgallere, bombardımanlara rağmen, osmanlıdan ciddi bir tarihi eser mirasının kaldığını da anlıyoruz.
Diğer taraftan Sırpların hep isyankar, savaş yanlısını tabiatlarının yeni bir şey olmadığını (Osmanlı Devleti kadar, Avusturya -Macaristan İmparatorluğu, kitap yazıldıktan sonra yakın tarihte de Yugoslavya'yı oluşturan diğer unsurlara karşı) anlıyoruz.
Bıraktığımız miras sadece mimari eserler olmadığını, sadece sırpçada üç bin civari türkçe kelime kullanıldığı düşünülürse önemli bir dil mirası da biraktığımızı anlıyoruz.
Tebasından birisinin gözüyle Osmanlı nasıl algılanmış nasıl anlaşılmış bunu görüyoruz. Zaman zaman pek hoşlanmasak da gerçekçi bir kitap.
Kitap sadece bir roman değil aslında bölgenin tarihini, sosyal yapısını anlatan, gelenekleri, alışkanlıklarını, hoşgörülerini anlatır. Özellikle Balkanlara ilgisi olan meraklılar okumalı diyorum.