E-Dergi

Ortaokula giden öğrencilerimin ilgisini çeken, konusu ile, anlatımı ile öğrencilerine farklı bir şeyler okutmak isteyen öğretmenlere yardımcı olabilecek bir eser.

"Oğuz Dede" adlı kitapla başlayan ilgim bu kitapta daha bir farklı hâle büründü. Anı kitaplarından hoşlanıyorsanız, Yahya Beyi de az çok tanıyorsanız ilginizi çekeceğini düşünüyorum.

Bosna Hersek'e gitmeden önce incelemek için aldım bu rehberi. Diğer tur kitapları gibi sığ deyildi. Fotoğrafları, anlatış tarzı hoşuma gitti. Balkanlara gitmeden önce okunması oraları gezerken size manev anlamda çok yardımcı olacaktır.

Yazarlar yazar... İlle de mesaj vereceğim diye yazar çoğu. Çoğu girişi-gelişmesi-sonucu olsun ister. Nazan Hanım'ın bu kitabı diğer yazdıkları gibi değil. Diğer yazarlar gibi hiç değil. Kimi zaman bir dertleşme, kimi zaman bir geziyazısı, kimi zaman bir deneme, kimi zaman da "Sadece bilin istedim..." dercesine bir eser. Şudur demek güç ve de gereksiz. İlle karşılaştırma yapmak da doğru değil. Bu eser daha bir iç döküm, daha bir samimi. Ne zaman kendimi bir garip hissetsem, açarım bu kitabın herhangi bir sayfasını; Nazan Hanım'ın (kendimce tahmin ettiğim) sesini duyarak bana onu okuyuşunu hissederim. Onun gözleri ile görürüm harfleri. Onunla gezerim onca diyarı... Her kitabı farklı, bu da öyle. Nazan Bekiroğlu Hanımefendi edebiyat mutfağında farklı tarzda yemek yapmayı seviyor kanaatimce. :)

K Dergisinin bir sayısında bahsetmişti bu öyküden. Konusundan, ifadelerinden... İşte kitapları keşfetmenin en güzel yolu. Pek de alışık olmadığım bir tarz gelse de merak ettim. Okurken fark ettim ki sanki Zweig yazı masasında ben de çaktırmadan arkasından onu izliyorum .. Kurgunun yer yer nerede sonlandığını kestirmek güç, ama akıcı, çarpıcı bir o kadar da rahat, okunası bir öykü... Konuya takılmadan Zweig için iyi bir başlangıç.