E-Dergi

Soy meselesinin ele alındığı bu kitapta kan yoluyla kendi çocuğu olmadığından yakınan bir adamın hikayesi. Karısının bulduğu çözümle hayatı alt üst de olsa evladın kan ile olmasada sevilebileceğini anlıyor. Yanlış yollar, yanlış düşünceler, yanlış arkadaşlıklar ama gerçek bir aşk.

Deyimler, atasözleri...
Bir topluma ayna tutabilecek yapıda cümleler. Atalarımızdan gelen sözler ne doğru sözler. Yerli yerinde tam olması gereken yerlere cuk oturan cümleler.

İskender Pala bizlere bu cümleleri nerden geldiğini, gerçekten nerede kullanıldığını cümle cümle açıklıyor. Aslımda ne çok kullanıyoruz atasözlerini ve deyimleri ama farkında değiliz nereden geldiğini.

Söz gelişi dillere pelesenk olmuş cümlelerin gerçekliği ve mecazlığını öğrenmek insanın bilgisine bilgi katıyor.

Türk olmak lafta değil, kandadır.
Ömer Seyfettin bunun en güzel örneğini vermiş bu kitabında. Yabancı bir anne Türk bir baba. Başlarda baba Türklüğünü yok saysada kanda dolaşan kırmızı kanı buna izin vermiyor. Del akan Türk kanı vatan için , millet için sevdikleriden vazgeçtiriyor. Ve Primo Türklüğün ne olduğunu bilemeden yetişiyor ama olay bu ya baba kanı deli akıyor. Bilmediği Türklüğün, adaletin peşinden gidiyor. Ve Primo, Oğuz oluyor. İlk Türk Hakan’ı gibi.
Vatan uğruna ölebilecek bir sevdaya tutuşuyor Oğuz...

Kitabı okuyanlar ikiye bölünmüş durumda; Adnan’ı suçlayanlar ve Bihter’i suçlayanlar.
Kimine göre Adnan suçludu, kızından birkaç yaş büyük bir kızla evlendiği ve Bihter’in acısından daha yeni kaybettiği babasının acısından baba figürüne ihtiyacından yararlandı.
Kimene göre Bihter suçluydu, ne şartlarla olursa olsun evlendiği adamı yeğeniyle aldattı, aşk uğruna öldü.

Ne gerçek Mimar Sinan’ı ne de gerçek Mihrimah Sultan’ı anlatan bir yazı olmamış. Öyle ki Sinan eşini düşünceleriyle altan bir erkek, Mihrimah ise gözü dışarda bir kız olarak anılmış. Dönem yapsına ve gerçekliğe uymadığını düşündüğüm bir çok olay örgüsü vardı.