E-Dergi

Yıllarca Osmanlının hakkında yazılmış yalan yanlış tarihi okuduk. Son zamanlarda buna bir de televizyon dizileri eklendi. Mustafa Armağan ve onun gibi gerçek manada tarih yazarları sayesinde gizli kalmış ya da başka bir deyişle gizlenmiş tarihimizi öğrenebiliyoruz. Bu hizmetlerinden dolayı onlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Bizim tarihimiz bazılarının anlattığı gibi utanılacak bir tarih değil, aksine gurur duyulacak bir tarihtir. Tekrar teşekkürler.

Henüz 27 yaşında iken Bingöl gibi bir yerde MHP'den Belediye Başkanlığı yapmış ve 29 yaşında da kardeşi ve annesiyle birlikte pusuya düşürülerek şehid edilmiş bir ülkücüdür Hikmet TEKİN. Ülkücülük nedir, Ülkücü nasıl olmalıdır sorularının cevabını öğrenmek istiyorsanız Rahmetli Hikmet TEKİN'in hayatını anlatan bu eseri mutlaka okumalısnız. Kitapta ayrıca PKK'nın tarihçesini ve meşhur Şeyh Said, Dersim ve Koçgiri isyanlarının da kısa bir özetini bulacaksınız. Kitabın gelirinin Rahmetli Hikmet TEKİN adına yapılacak güzl işlerde kullanılmak üzere bir fona devredilecek olması da ayrıca beni memnun etti. Siz de destek vermelisiniz. Bu memleket için canlarını veren bu iyi insanlara en azından bu şekilde vazifemizi ve vefamızı göstermemiz gerekir.

Ülkücü nasıl olmalıdır sorusunun cevabı rahmetli Gün SAZAK'ta cevabını bulur. Milletine hizmet etmek için yaşayan ve bu uğurda şehid olan bu vatansever ülkü devinin hayatını ve dünya görüşünü ülkücüyüm diyen herkesin bilmesi gerekir. Mutlaka okuyun.

Genel olarak güzel bir kitap ama bazı konularda eleştirmeden yapamayacağım. Öncelikle, tarafsız kalabileceğine kesinlikle inanamayacağım kızılhaç örgütünün esir kamplarında yaptığı gözlemlere ve sağladığı verilere çokça yer verilmiş ve yazar kendisi de bu verilere inanmış. Bu verilere bakılırsa Mehmetçiklerimiz en fazla esir verdiğimiz adını vermeyeceğim müttefik devletlerden birinin esir kamplarında hiç kötü muamele görmemişler ve son derece hijyenik bir ortamda sanki tatil yapmışlar. İkinci olarakta krizol ile kör edilen 15000 Mehmetçiğimizin bu durumunu herkes bilir ve kabul ederken yazar yine kızılhaç verilerine dayanarak böyle bir olayın gerçekleşmiş olabileceğine ihtimal vermemiş. Bu iki önemli detay hariç tutulursa gerçektende güzel hazırlanmış bir eser diyebilirim.

Daha önce Mustafa ARMAĞAN'ın bir kaç kitabını beğenerek okumuştum. Bu kitabının konusu güzel ama anlatımı diğerlerinde olduğu gibi pek akıcı değil. Bir an önce bitse de başka kitap okumaya başlasam dedirtti. Hani bazı kitaplar vardır, elinizden bırakamazsınız ve bitmesini de istemezsiniz. Malesef bu o kitaplardan değilmiş.