Toplam yorum: 3.081.487
Bu ayki yorum: 1.165

E-Dergi

osman mazlum Tarafından Yapılan Yorumlar

18.11.2006

iktidar kurumunun doğuda bir osamanlı sarayında ve on yedinci yüzyıldaki hal i pür melali üzerine bir solukta okunabilecek bir hikaye yazmış livaneli. özellikle son dönemlerine doğru giderek kayganlaşan ve sık sık el değiştiren belki de bu yüzden aynı zamanda yozlaşan osmanlı iktidarının hem insanları hem hem toplumları hem de tarihi nasıl değiştirdiği biçimlendirdiğine dair ilginç bir deneme. ama belki livaneli bu hikayeyi böylesine seyreltip ki bunu bilerek yaptığının düşünüyorum, hafifleştirmeseydi de bu iktidar ve ona sahip olma ya da olamama sorununa biraz daha derinlikli yaklaşsaydı çok daha lezzetli bir yapıt çıkardı ortaya. yine de bu, livanelinin bu romanda başarısız olduğu anlamına gelmiyor elbette
12.11.2006

munganın üç aynalı kırk oda, kır oda, şahmaranın bacakları adlı kitaplarıyla karşılaştırıldığında biraz zayıf kalıyor lal masallar. masalları masal yapanın masalların içinden geçen cümleler kadar masalların içinden geçmeyen ya da geçemeyen cümleler olduğunu sessizliğin yada dilsizliğin arkasındaki o sancılı ve doğurulmamış aşk, muhabbet, bağlılık cümlelerinin öykülerini anlatıyor ama bence bu masalların içinde munganın o kendine has bilge ve derinlikli üslübü pek yok. bu anlamda diğer kitapları kadar lezzetli bulduğumu söyleyemem lal masalları
28.06.2006

her fırsatta evden kaçan kendini nereye koyması gerektiğini bilemeden kaça hep kaçan çocuklar vardır ya, işte cemil kavukçu da onlardan. serseriliğin ne güzel bir şey olduğunu hatırlatıyor bu hikayeler insana. nerden gelip nereye gittiği belli omayan zamana kendince dingin bir ağıt. bir kabustan uyanmış da gece yarısı yatağında düşlediklerini kafasından atmaya çalışırken o an kendi sahipsizliğini de avutmaya çalışan biri gibi yazmış kavukçu metinlerini. kesinlikle hüzünlü kesinlikle yalnız...
28.06.2006

faruk duman okurun okurken yeniden yazmak veya anlamlandırmak zorunda olduğu hikayeler yazıyor. neredeyse gerçek üstü hikayeler bunlar. ve yazarken kendi biçeminden kesinlikle ödün vermiyor. bu da onu iyi bir yazar yapan yönlerden birisi olsa gerek. hikayelerini koyu gölgelerde belki de hiçbir eşyanın şeklinin tam olarak belli olmadığı yerlerde anlatıyor. sesleri biçimleri yüzleri zamanı mekenı biraz da sizin tamamlamak zorunda olduğunuz hikayeler bunlar
25.06.2006

kavim "burası bizim ülkemiz" cümlesiyle noktalanıyor. ahmet ümit kendi ülkesindeki malzemeyi, dinsel, siyasi, sosyal, toplumsal, ideolojik... ele alıyor. bence bu romanda ümit'in başarısı olayların içine sadece elinde bulunan mistik, dini motifleri değil aynı zamanda yine bu ülkenin gerçeklerini kendince anlatması (güneydoğu sorunu seksen öncesi vb.) ve yorumlaması olarak değerlendiriyorum. ama memleketimizde adına derin devlet denilen bu ciddi meselenin romanlara konu olamanın ötesine geçememesine de üzülüyorum. romanın dili hasan ali toptaşın "uykuların doğusu"ndan sonra tüy gibi geldi. hatta oldukça naif, acemice buldum bile diyebilirim. kurguya ve olaylara yüklenirken dili fazlaca gözardı etmiş ümit bence. ki bu da romanın en önemli zaafı gibi görünüyor. bir de ben nedense "kuzuların sessizliği"nden sonra hiçbir polisiye romanı ağzım iki karış açık okuyamıyorum.