E-Dergi

Milli Mücadele Döneminin Edebiyatımıza yansımalarından biri de Ateşten Gömlek. Özellikle son kısım büyük bi şaşkınlık uyandırıyor okurunda.

Milli Mücadele Döneminin Edebiyatımıza yansımalarından biri de Ateşten Gömlek.Milli mücadeleyi, İtilaf Devletleri’nin işgallerini, özellikle de İzmir’in işgalinin o yürek dağlayan acısını, Kuvva-yi Milliye ruhunu, Batı Cephesi savaşlarını o kadar fazla o kadar fazla güzel yansıtıyor ki. Sanırım eserin üzerimdeki etkisini arttıran bir diğer nokta da Halide Edip’in Süleymaniye’de Fatih’te milli iradenin sesi olması ve bizzat milli mücadeleye katılması

Çok da uzak olmayan bir gelecek. Gezegenin büyük kısmını kirleten radyoaktif toz,kendi kendine çoğalan süprüntü, nesli tükenen canlılar, androidler, özeller yani bozuk genler taşıyan asgari zihinsel beceriler testini geçememiş tavuk kafalar ve nispeten zarar görmemiş normaller.. Ödül avcısı Rick’in yegane hedefi ‘gerçek’ bir hayvana sahip olmak. Fakat bunun için Mars’tan kaçmış sekiz androidden geriye kalan altı tanesini emekliye ayırması yani yok etmesi gerekiyor ki ödül parasını alabilsin. Androidleri insanlardan ayırmak için Voight-Kampff Empati Testini kullanıyor. Çünkü androidler empati kuramazken insanlar muhteşem empati yeteneğine sahip olan (!) canlılar.

İlk başta karakterlerin fazlalığından mı desem isimlerinden mi desem biraz zorlandım. Ama sonrasında öyle bir ele geçiriyor ki insanı sürüklenip gidiyorsunuz. Bunda Attila İlhan’ın çevirisi olması da bal döküyor elbette.

Kitap katmanlarından neyin çıkacağı belli olmayan matruşka bebekler gibi iç içe geçmiş olaylardan oluşuyor. Yer yer nefes kesici, ürkütücü, kafa karıştırıcı, heyecan verici, garip, enteresaaan ve bir çok şey..

Kocasını akıl hastanesine bırakıp evine dönmek için trene binen bir kadın ve lacivert takım elbise giymiş, dizlerinin üzerine kırmızı bir dosta tutan adamın son derece garip olan ‘Size hayatımı anlatmamı ister misiniz?’ sorusu..

Gayet normal bir öykü gibi başlayan yapısının içinden sürprizlerle dolu şaşırtıcı bir örgü doğuyor. Deliliğin, bireyin sosyal yabancılaşma karşısındaki sığınağı olduğu düşüncesi süregelse sanırım ki günümüz modern toplumunda ‘normal’ kişilerle karşılaşma olasılığı hayli küçülürdü.Belki de küçülmüştür ve hepimiz bir deliyizdir. Kim bilir?

Kitap bittiğinde ise insan yoksa bu da benim sanrılara kapılıp gördüğüm bir halüsinasyon mu diye düşünmekten kendini alamıyor.Farklı bir okuma deneyimi yaşamak açısından gayet keyifli bir roman.