E-Dergi

İçinde birbirinden güzel hikayeleri barındıran bir kitap, ilk önce sanki Serdar Tuncer'den değilmiş gibi bir his uyandıyor ama zamanla okudukça programlarındaki tadı yakalıyorsunuz, kısacası su gibiydi diyebilirim...

Roman çok güzeldi, Balkan Savaşlarından, Trabzon'un işgali, askerlerin savaş dışındaki mücadeleleri, İran toprakları, Zerdüştlük, Karadeniz'in geçit vermez toprakları Hayy'dan gelen Hu'ya gidere kadar o kadar çok şey var ki... Hani yazar romanın sonuna doğru çok yorgunum diyor ya inanın bende çok yorgundum yazarın güzel betimlemesi sayesinde sanki bende onunla gezdim tüm o Setterhan ve Zehra'nın gezdiği yerleri ve iki ayrı ırmağın birleşmesine şahit oldum.

Rusların işgali, büyük yürüyüş, Çeklerin özgürlük özlemi daha çok kadın erkek ilişkisi içindeki duyguların analizine yer verilmiş zaman zaman akıcı olsa da arada kopukluklar hissettim.

İnkilaplar döneminde herkesin yenilikten neyi anladığını daha doğrusu neyi anlayamadığını, yaşanan trajikomik olayları birebir aktararak akıcı bir dille anlatmış.

Kurgu çok güzeldi, heycanla ve merakla okuyorsunuz. Ne kadar "Barboros" romanı gibi de görünse iki müslüman gencinin çocukluktan 40'lı yaşlara kadar geçen hasret dolu yıllarına ağırlıkta yer verilmiş. Kitabı okuduğunuzda bir çok merakınız oluşuyor. Endülüs Tarihi gibi... ve eminim bunun devamı gelecek.