E-Dergi

Taha Akyol... Şüphesiz ki uzun süredir bu kadar net ve objektif bir kitap okumadım. Yakın tarihe dair politik hataları ve ülkenin bile bile içine sokulduğu olumsuz tutumları okurken ülkemizin bilim konusunda neden geri kaldığını ya da bırakıldığını hayret ederek öğreneceksiniz. Akyol'un başka kitaplarını ve yazılarını da okudum ve tarafsızlığına tüm samimiyetimle inanıyorum artık. Çünkü yazarın kimseye yaranma gibi bir derdi olmadığı gibi bu kitabında da algı yönetmeye dair herhangi bir emare görülmüyor. Net bir şekilde olayları öğrenirken kesinlikle politikanın nelere malolduğunu çok daha iyi anlayacaksınız. Kitaplığınızda mutlaka bulunması gereken bir eser. Şiddetle tavsiye ediyorum.

Her ne kadar Barbaros Hayreddin Paşa'ya ithaf edilmiş olsa da ağırlıklı olarak Gırnata Emiri ile Onun güzeller güzeli aşkı Billure'nin hayatını, kavuşmak için çektikleri çileleri ve aşkın sırrına mazhar olmak için Alcala'nın çektiği ıstırabı anlatan güzel bir romandı. Dili ve üslûbu tipik bir Pala klasiği olmakla beraber, denizcilik terimlerine oldukça fazla yer verilmiş olması bu alana ilgis olmayanlar için biraz itici gelebilir. İyi bir okuyucu olarak İskender Pala'nın bende yeri çok ayrıdır ve bu kitabını da okunabilir bulduğumu büyük bir mutlulukla söyleyebilirim. Darısı diğer okuyucuların başına.

Bugün Türkiye'de Tarih Bilimi denilince akla gelen çok az kişiden biridir Ortaylı. Ama O'nu diğerlerinden en iyi ayıran yön kuşkusuz ki Tarih Bilimini siyasi olarak değil tamamen bilimsel ve objektif olarak ele almasıdır. Vahdettin'e ve Abdülhamid'e atfedilen onlarca iftiraya, Osmanlı'ya uzatılan dile rağmen pekok gerçeği gözler önüne seren bir bilimadamı kimliği sergilemiş. Üstelik bugün neredeyse herkesin diline sakız olan ve yalan yanlış bilgilerle kafaları bulandıran Tarihçi(!) kimlikli şahsiyetlere de iyi bir ders veriyor. Özetle Ortaylı'nın hiçbir siyasi görüşle veya hiçkimsenin dili ile değil tamamen kendi Bilge kişiliği ile yazmış olduğu bu kitabı mutlaka okumalı ve kitaplığınızda bulundurmalısınız.

Annesinin cenazesinde bile ağlamayan ve tüm yaşamsal olaylara tamamen hissiyatsız bakan bir karakterin romanı. Günümüzdeki hayata tamamen yabancı olan bir karakterin tahlili bu roman.
En çok eleştireceğim konu, yeri geldiğinde yazarın aşırı cinsel cümleler kurmasıydı sanırım. Aşkı değil şehveti anlatan bu kısmını ergenlik çağındaki gençler için doğru bulmuyorum. Ancak gerçekten piyasa romanları gibi değil. Diğerlerinden oldukça düşünsel bir roman.

Toplumda aykırı olanların böcek gibi olduğu varsayımından hareketle, bir adamın toplumdan dışlanmasını, eğer böceklikten dönüşmeyecekse yani topluma uymayacaksa, onu ailesinin bile terkedebileceğini anlatan enteresan bir düşünce romanı. Bir adamın varlığı ancak toplumla olan düşünsel uyumuyla alakalıdır diyen bir aileye karşı direnişi temsil ediyor karakter. Nihayetinde böcek olarak dönüşen karakter, yine böcek olarak ölüyor. Tabii ki romanda değişik bir paradoks da yok değil: Gerçekten böcek olan kim?
Okuduğum ilk Kafka Romanıydı ve ben beğendim. Can Yayınlarını tavsiye ederim.