E-Dergi

Elimden birakamadigim, bir gunde bitirdigim kitapkardan biri daha.. Jerusalem'de duygular o kadar sahici ki aglamamak icin zor tutuyorsunuz kendinizi. Anlatim o kadar gercekci ki kendi hayatindan bir kesit mi diye dusunuyorsunuz.. Hic rastlamadigim esayana has betimlemeler.. baris mesajiyla dolu farkli din ve dusuncedeki cocuklarin duygulari, dostluklari.. Kesinlikle tavsiye ederim.. tek elestirim ana karakter 8 degil, daha buyuk bi yasta olabilirdi,, duygular her ne kadar ailesinden ayrilmis olsa da 8 yas icin fazlaca olgun gibi geldi bana.

kitabın abartı derecesinde reklamının yapılması beni bu zamana kadar okumam için bekletmişti, hatta yazarın ikinci kitabı çıkınca önce onu okuyup beğenince kayıp gül'ü alma ihtiyacı duymuştum. açıkçası abartıldğı kadar muhteşem bir kitap olduğunu söyleyemem. orta seviye, çerezlik diyebileceğimiz, bikaç saatte okuyup bitirilebilecek; okurken mutlu olduğunuz, sevdiğiniz, bırakamadığınız, bitirnceyse size çok da fazla bişey bırakmayan, unutuvereceğiniz bir kitap. yani ne abartıldığı kadar olağanüstü, ne de yerden yere vurulacak kadar kötü.

yazarın okuduğum ilk kitabı. açıkçası anlatım dili ve okuyucuyu konunun içine çekip sarmalaması beni çok şaşırttı. hacime'nin yaşadıkları sanki en yakın dostunuzun sizinle sorunlarını paylaşması gibi ustalıkla yansıtılmış. etkiliyeci üslubuyla elimden bırakamadığım bir kitaptı.
eleştirel yönü ise;
hemen herkesin söylediği gibi bütün bu güzelliklerin bir sonuca bağlanmayarak kitabın etkisinin azaltılması. anlatılan her şeyin havada kalması kitabın kötü yönüydü. tabi ki bütün herşeyin sonuca bağlanması gerekmez, ama en azından kitabın ana karakteri şimamoto'nun son durumu kitapta olmalıydı diye düşünüyorum. ya da tersten söyleyecek olursam hacime'nin ona bu denli tutkulu bağlılığın sonucu, onun hakkında hiç bi araştırma yapmaması, ortadan kaybolmasını kabullenmesi olamaz; kitabın gerçekliğine aykırı. elinde bunca imkan varken karşılaştığı andan itibaren onun hayatını araştırmaması nereye gittiğini öğrenmek istememesi biraz saçma olmuş.

kitabı bitirdikten sonra açıp gazete arşivlerini bakmak istiyorsunuz, bu olayın ayrıntıları yazıyor mu diye.. öylesine gerçekçi, öylesine başarılı bir anlatım. bunları yaşamayan biri anlatamaz hissine kapılıyorsunuz.. öylesine duygusal, öylesine hiissedilerek yazılmış.. küçük bir odada 7 yıl boyunca zindan hayatı yaşayan bir kadın, orda doğurduğu oğlu ve 5 yaşına kadar hayatını o odada geçirdiği için dünyayı sadece oradan ibaret zanneden bu çocuğun hikayesi.. odadaki gerçekliklerden sonra kaçış ve gerçek dünyada yaşanan daha büyük zorluklar.. bir de bütün bunların 5 yaşındaki çocuğun dilinden anlatılması, hikayye daha da inandırıcılık ve sempati katmış. kesinlikle okunması gereken harika bir roman..

öncelikle çok kısa sürede kitabı tedarik etmemi sağlayan kitapyurdu.com'a teşekkür ederim. kitap, bugün yani 10 martta elime geçti ve elime geçer geçmez okumaya başladığım kitabı şimdi bitirdim.
açıkçası pazarlama aşamasında ana karakterin bir Türk olduğundan bahsedilmesi ve kitabın Türkiye ve bu karakterle anılması hemen okumama sebep olmuşru. ama okumayı düşünenlere söyleyeyim karakterin Türk olması dışında (ki o da çocukken Rusya'ya taşınmış biri) ne Türkiye'yle ne de kültürümüzle hiç bir ilgisi yok. o yüzden sadece bu sebepten ilgi duyanlar hayal kırıklığı yaşayabilir.
kitap hakkındaki fikrime gelince;
Coelho, kendi iç yolculuğunu, Rusya'yı baştan sona bir tren yolculuğuyla içiçe geçirerek anlattığı tam da ondan beklediğimiz bir üslupla anlatıyor. diğer kitaplarını okuyanlar için yeni olan pek bir şey olduğunu söyleyemem. özellikle ilk kısımlarının kopuk kopuk oluşu da okumayı biraz zorlaştırıyor.belki de beklenti yüksekliğinden bilemiyorum ama çok da başarılı bir kitap olduğunu düşünmüyorum.
yine de Coelho için okunabilir.