Nabit'in oğlu Yeşceb koşarak amcası Kaydar'ın yanına geldi. Yüzünde büyük bir keder vardı. Titrek bir sesle amcasına:
-Babam ruhunu teslim ediyor, dedi.
Sözünü bitirememişti ki gözünden yaşlar süzülmeye başladı. Kaydar çok hüzünlendi. Sırtına ağır bir yük binmiş gibi hissetti. Şiddetli bir şekilde sarsıldı. Adeta kendi ölüm haberini almıştı.
Hayata gözlerini açtığı günden beri Nabit'ten ayrılmamıştı. Bu Mekke vadisinde birlikte nice oyunlar oynamışlar, boş vakitler geçirmişlerdi. Kaç defa Mısır, Şam ve Yemen'e kervan götürmüşlerdi birlikte. Ömür boyu birbirlerine kol kanat germişlerdi. Ama şimdi kardeşi Nabit ruhunu teslim ediyordu. Her ne kadar kabilesi yıldızların sayısına ulaşsa da o, kendisini bu hayatta yalnız başına bırakacaktı.
Babası İsmail'in vefatından sonra Kabe'nin muhafazası ve işerinin yürütülmesi görevi Nabit'e kalmıştı. Şimdi onun vefatından sonra bu kutsal vazifeyi kim üstlenecekti? Henüz Nabit'in ruhu, hayatını etrafında şekillendirmiş olduğu Mekke semalarındaydı. Ruhunu teslim etmesine çok az bir vakit vardı. Artık ayrılma vakti gelmişti. Peki ondan sonra Mekke kime kalacaktı?