Ölüler Böyle Sever – Charles Bukowski
Hayal ve gerçeğin birbirine karıştığı onsekiz küçük öyküsü ile Bukowski yine karşımızda. Hayatın boktan yüzünü görmek isteyenlere, kimileri için kayıp sayılacak yaşamlar sürdüren, kimisi içinse, hayatı buram buram yaşayanların kokteyli, insanı yine sarhoş ediyor. Öykülerinde anlattığı karakterler gerçekten ölü müdürler, yoksa hiç yaşamamışların; şikâyetleri, serzenişleri veya hep olmak istedikleri serseriler, pezevenkler, fahişeler, metresler, alkolikler v.d midirler? Bunun kararını sizler okudukça vereceksiniz.
Sizi bilmem, ama Bukowskiyi okurken tüm kanımın yenilendiğini ve hayata yeni bir renkle aktığını hep düşünürüm. Pis, azgın moruk, onun yüzde biri bile olamayanların yüzüne tokat gibi çarpar, iz bırakır. Toplumu inceleyecek olursak, Amerika’nın öteki yüzünü, hiç de cicili bicili olmayan lağım memleketinin anılarını görüp dururuz. Sonra da bu yöne giden toplumumuzun yapısı ile pekâla paralellik kurup, nerden nereye geldiğimiz hakkında kafa da yorabiliriz.
Bukowski bir fırlama, yazdıkları bir çığlık, kadınları yosma, sadakatsiz birer seks makinesidir. Ruhlarını şeytana satmış insanların kurduğu sirkte eğlenen insanların hezimeti, haykırışı, yaşamla savaşıdır anlatılanlar. Okurken onun fikirlerinden etkilenmemek, onun cümle yapısı ile düşünmemek mümkün değildir. Her okuyuşunuzda Bukowski’den bir nefes çekip, bir iki saat, tıpkı yazdıkları gibi afyonlanmış bir halde düşünerek hayatı yorumlarsınız; bu da onun yazımının gücünden gelmektedir. Bu serseri edebiyatını sevmeyenler çıkarsa, bilsinler ki hayat, sadece iyi yönleri görülen, görülebilecek bir yer değil; cehennemin parçalarının da serpiştirildiği; köşelerin, bucakların, illerin, ülkelerin memleketidir. Bu cümbüşe katılmanızı öneriyorum, iyi okumalar…
Kitap Notu:7/10