bir termos kahve getirdim sehpaya ve iki fincan yanına.. tuzlu kurabiyeler sonra, iki üç sokak ötedeki pastaneden alınma.. gri bulutlar gökyüzünde hızlı hızlı toplanırken anlatmaya başladı Ferzan, acelesiz ses tonuyla, dingin, tane tane.. kırmzı/mavi İstanbul'unu, çocukluğunu, kadınlarını çocukluğunun ve aşklarını onların.. annesinden alıntılayarak tekrar etti birkaç kez; "çünkü aşk gerçekten hayattaki en önemli şeydir." Anna'nın duygusu da yer alıyordu evimin salonunda; sevdim o kadını, hayat kırgınlığını benimkine benzettiğimden olacak fakat o da yeniden başlama kuvvetini bulmuştu kendinde, bu defa bambaşka bir hayata.. gecenin geç bir vaktinde, gönülsüzce yolcularken onu, "bütün filmlerini yeniden izleyeceğim şimdiden sonra.. "dedim.. gülümsedi, Tanrı'm kaç erkek bu kadar gülümseyebilirdi..
Ellerimin arasında İİstanbul Kırmızısı, uyumuşum.