Tıpkı kan davası ve gereksiz ağıtçılık iptilasını benimsediğimiz gibi, kadını hakir gören zihniyeti de islamiyetten önceki arap kültüründen alıp, geleneğimizde mihraklaştırmışız. İslamiyetten önce bir kadının beşyüz kocasının olabileceğini öngören nikah biçiminin ortaya çıktığı toplumla kendimizi yekvücut görüp, onlar gibi kadına 'deni' yani alçak, rezil sıfatını iliştirmek, aklıselim bir davranış biçimi değil. Atatürk'ün ifade ettiği gibi: ' Hiçbir toplumun kadını, ' ben vatanımı, milletimi istiklale, kurtuluşa götüren yolda türk kadınından daha fazla çalıştım.' diyemez.' Eğer durum böyleyse ve kitaptaki söyleşinin tarafı Saniye Hanım insanüstü bir gayretle çalışıyor, bunun yanında birey olma kimliğinden feragat etmemek, kocasıyla denk gelmek için de cenk ediyor, neticede ağır yaralar alıyorsa biz kadına hakettiği değerin milyonda birini vermiyoruz demektir.Her şeye rağmen tüm hassaslığıyla, anneliğiyle, merhametiyle erkek tiranlığının hüküm sürdüğü bencil topraklara muharebeye giden kadınlarımızın olduğunu bilmek çok güzel...