dostoyevski tadı var kitapta. mevlevi tekkesi şeyhi ahmed nureddin'nin zaman zaman çaresizliği, buhranları. ama aklımda en çok yer eden ise, kimsenin ilgilenmediği derviş hasan'la muhteşe dostlukları.
"ben yaşadığım hayattan memnunum, tıpkı basık, bakımsız ama rahat bir ayakkabı gibidir benim hayatım. bu ayakkabı su kaçırabilir, başkalarına gülünç görünebilir ama ayağı sıkmaz. insan bu ayakkabıyı yolun ortasında çıkarmak ihtiyacını duymaz. sıkan insanın ayağını yara yapan bir ayakkabıya neden benzetecek mişim ki hayatımı?"