‘Yıllardır aradığını bulur bulmaz yitirmesine sebep olan bu saçma, alaycı düzene boyun eğmiş gibi kendini koyverdi. Şimdi ona istediklerini yapabilirlerdi. Sustu. Konuşmak gereksizdi. Biliyordu; anlamazlardı..’ diyor Yusuf Atılgan ve aslında Aylak Adam’ın içinde bulunduğu buhranı, öğrenilmiş çaresizliği özetlemiş oluyor. Hayatı anlamlandırmaya çalışan bir kimsenin boşlukta savruluşları, kendini bilmek adına inşa ettiği varoluşsal yapılar ve bu yapıların her seferinde yerle bir oluşu anlatılıyor. Toplum normları, ebeveynlerin tutumu, geçmiş yaşantılar bir olup VAR olma çabasındaki bireye sert darbeler indiriyor. Bi sağ kroşe, bi aparkat ve sonunda nakavt..