“Kendinizde en beğendiğiniz yön nedir?” diye sorsalar; siz nasıl cevap verirdiniz? Kitapta her biri, kendisine sorulan soruya bir başkasını tarif ederek yanıt vermiş.
Kibir “Kendimde en beğendiğim yan, dünyada bizden başka birilerinin de olduğunu hiç unutmamam” diyor Utanç’la alay ederek…
Korku “Cesaretim” diyor Öfke’ye hayran olarak…
Dürtü “Kendimde en beğendiğim yan diye bir şey yok. Çünkü benim kendimde beğenmediğim hiçbir şey yok. Bensiz bir dünya düşünemiyorum. Ben olmasaydım hiçbiriniz olamazdınız. Dağılıp giderdiniz. Hepiniz hayatınızı bana borçlusunuz“ diyor Akıl’ı yererek…
Haset “Değerimin herkes tarafından ve bu dünyada anlaşılmayacak kadar büyük olması” diyor, kestirerek…
Huzur “Kendi kendimden sıkılabilecek kadar olgun olmam” diyor, beklemeyerek…
Hüzün “Her zaman neşe ve yaşam enerjisi ile dolu olmam” diyor, Coşku’yu olumlu görerek…
Utanç “En beğendiğim yan, kendimle daima gurur duymam ve kendimden emin olmam” diyor…
Öfke “Tehlikeler konusunda herkesi uyarabilmem ve başımıza bir şey gelmeden, tedbir alınmasını sağlamam” diyor…
Akıl “Daima içimden geldiği gibi davranabilmem” diyor Dürtü’ye gıpta ederek…
Tasa “Dinginlikten yana olmam” diyor…
Coşku… Vicdan… Bellek…
Herkes kendi zıddıyla karşı karşıya oturuyor ve sorulara onun yerine yanıt veriyor.
Ve özet olarak;
“Tıpkı iyinin karşısında kötünün, yaşamın karşısında ölümün, aşkın karşısında nefretin olması gibi… Belki de bu zıtlıkların yarattığı devinimdir yeryüzünü ve bizleri canlı tutan” diyor Sağduyu…
Kitaptakilerin fark ettiği gibi; bazen kendimizi başkalarının yerine de koyup, düşünmek gerekir. İlginç bir oyun ve çok şey katan bir kitap.