Vasat bir roman. Endülüs İslam Devleti'nin hazin çöküşünü bir aile ekseninde anlatmaya çalışan ama inandırıcılıktan uzak karakterleri ile başarısız olan bir kitap. Olayların merkezinden bulunan ailenin her bireyi öylesine erdemli, bilgili ve zeki ki bir süre sonra ciddi bir inandırıcılık sorunu yaşanıyor. Hele o ufacık Yezid'in hem bir satranç dehası oluşu hem de boyunu ve hayat tecrübesini aşan iddialı sözleri beni iyice soğuttu. Ayrıca Yezid'in ablası Hind de kesinlikle o dönemde yaşayan bir kadının edemeyeceği laflar ederek okuru iyice soğutuyor. Bir 20. yy insannın söyleyebilceği o sözler, Hind'in sadece yazarın "megafonu" olması için yaratılmış, sahte bir karakter olduğunu açıkça gösteriyor. Mağarada yaşayan yarı deli filozof El-Zındık'ın sözleri ve tavırları da yapay. Tarık Ali iyi bir niyetle yola çıkarak, Avrupa'nın kasten unutturduğu bu medeniyet merkezinin hatırasını yad etmeye çalışmış. Ama amaçlar ve sonuçlar her zaman birbirini tutamıyor ne yazık ki. Keşke böyle bir zorlama roman yazacağına, bu konuda derli toplu bir tarih kitabı kaleme alsaymış.