‘Yoksullar Hanı’ oldukça karmaşık ve girişik aynı zamanda hem bağdaşık hem de ayrışık bir eser olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik hayli ağır bir dille yazılmış. Ağırlığı felsefi bir altyapıdan kaynaklanmıyor. Yazarın şair kimliğinin roman diline hâkim olmasıyla ilgili olan bu ağırlaşma, başlarda sürükleyici bir nitelik olarak görülse de yazıyı boğduğu da oluyor. Elbette postmodernizmin etkilerini de unutmamak lazım.
Kendi ülkesini bu kadar gerçekçi ve nesnel anlatışı belki de ülkesinden uzakta ve özellikle de Avrupa’nın başlıca şehirlerinden birinde yaşıyor olmasındandır. Öykü içinde öykülerden oluşan roman, şiirsel anlatıma alışık olmayan okuyucular için zorlayıcı olsa da farklı bir tat almak isteyenler için okumaya değer.