İlgi çekici bir konu ve sürükleyici olabilecek bir kurgu. Ancak, yazarın diğer kitapları ile kıyasladığında yabancısı olduğu bir çevrenin düşünüş, davranış ve konuşma üslubunu yeterince yansıtamadığı, bunun da karakterlerin derinliğini azalttığını düşünüyorum. Bu durum romanın baş kadın kahramanı olacak Emine karakterinin bir başka kadın karakter olan Simin ile kıyaslandığında mahrum kaldığı tasvir zenginliğinde de kendini ele veriyor. Ayrıca İslami terminolojinin kullanımındaki sistematik hatalar (örneğin namazı kazaya bırakmanın bir kaç yerde namazı ezan vaktinde kılmamaak anlamında kullanılması) ve editoryal bir maddi hata (örneğin roman kahramanlarından İslami Holding CEO'su Ömer'in sayfa 134'te yeğeni olduğunu öğrendiğimiz Gülizar ile romanın sonlarına doğru evlenmesi) okuma zevkini zayıflatıyor. Roman bir yandan Eroğlu'nun Tolstoy için sayfa 480'de yaptığı '... eserlerinin üçte birini çıkarıp atsan romanlar değerinden bir şey yitirmez' tanımına uyarken bir yandan da özellikle sonlara doğru tempo kazanan ve Mehmet Eroğlu'nun hayata ilişkin çarpıcı gözlemleri ile zenginleşen bir dil taşıyor. Ama bir taraftan da özellikle İslami cenahtan karakterlerin yapay olayların da fazlasıyla klişe olduğunu düşünmeden edemedim. Başlarken beklentilerim fazlaydı. Açıkçası biraz hayal kırıklığı oldu.