Bayıla bayıla okuduğum bir kitaptı. O yıllardaki bilimsel tespitler, kitabın anlatılış tarzı, muhabbetler harikaydı.
“daha ilk anda hırsızlığa karşı büyük bir nefret duyduğunu gördüm. Bu nefretin, iki sebebi vardı: farkında olmadan kolaylıkla herşeyini çalabilmeleri, bir de, büyük ihtimalle kendisi bir şey çalacak olsa başkalarının onu görebilmeleri…. Utanma duygusuna pek aldırış ettiği yoktu, elbise havanın kötü etkilerini önlemeseydi, ne diye giyindiğimizi bir türlü anlamıyacaktı. Bundan başka vücudun bazı kısımlarının diğer yerlerinden daha çok örtüldüğünü, gerek kullanımları bakımından gerekse rahatsız bir durumda olduklarından dolayı daha serbest bir vaziyette bulunmaları gereken bu yerlerin nasıl acayip bir düşünüşle kapalı tutulduğunu bir türlü anlamadığını samimiyetle itiraf ediyordu”
“görenlerin yararına körler hakkında mektup” gözleri görmeyenlerin hayatta ne kadar çok ve mükemmel şeyler başarabildiklerine güzel örnekler verirken, aslında biz görenlerin, görmemize rağmen hala kör olduğumuza ve yeteneksiz olduğumuza işaret etmekte ve ne kadar yadsınamaz bir güce sahip olduğumuzu anlatmakta. Görmenin yararını anlamak için körlere kulak vermeliyiz.