Ali Yılmaz’ın “Gözlerinde Berivan’ın Gülüşleri Işıldıyordu” adı altında derlediği dokuz öyküyü aktaran ya da yazanlar, belki de yeni yeni tanışıyorlar edebiyatla. Belki de bu nedenle anlatım güzelliğindense konunun yakıcılığını, mücadele ruhunu öne çıkarıyorlar. Ama yine de, bu tarz edebiyatı daha işlevli kılacak olan özellik, metinlerin anlatım zenginliğidir. Hem mücadeleyi ele alan, hem de edebi değer çıtasını aşan örnekler de var 80 sonrası -Türk diliyle yazılan- Kürt romanlarında. Mesela, Hasan Bildirici’nin, anne ve babası dağda öldürülen küçük bir Kürt kızının büyük kentteki yalnızlığını hüzünlü bir dille anlattığı “Şervan”(1999) romanı, ya da Yılmaz Odabaşı’nın, hapislere düşen, işkence gören, bir ayağını yitiren ama partisini de eleştirdiği için dışlanan, inançlı bir Kürt gencinin trajik öyküsünü işlediği “Şafak Kaya’da Çıplaktı” adlı uzun öyküsü, bu yeni edebi hareket açısından umut verici çalışmalar.