Diş ile Düş Arasında
Yitik Ülke Yayınları var, bildiniz? Kapakları ilginç hani. Görseniz garanti bilirsiniz.
Müge Sandıkçıoğlu'nun denemeleri. Arka kapağa Mario Levi'nin yazara destek verici cümleleri alınmış. Güzel de olmuş; bir yazarla tanışırken referans önemli. Sandıkçıoğlu'nun referansı gayet sağlam, Mario Levi'nin ve Murat Gülsoy'un yaratıcı yazarlık atölyelerine katılmış. Diş hekimiymiş, yazıdır çizidir pek severmiş, blog sahibiymiş, böyle şeylermiş.
Zannediyorum ki yazılar kronolojik olarak dizilmiş, çünkü ilk bölümler pek parlak değil. Nasıl diyeyim, üniversitede bir hocamız vardı ve sonradan öğrendiğime göre çoğu hocanın yaptığı bir şeyi yapardı: Heyecanla bir şeyler anlatan öğrencisini dikkatle dinledikten sonra, "Evlat, ilginç şeylerden bahsediyorsun ama bilmediğimiz/farklı bir şeyden bahsetmiyorsun," derdi. Biraz böyle; mesela yazma güdüsü, yabancılaşma, kendini bulma çabası, hayat-bir-tiyatro-ve-hepimiz-oyuncuyuz gibi metaforlar. Eyh diyoruz ama fark ediyoruz ki olay başka bir boyuta doğru kaydı kayacak. Bir şeyler geliyor ağır ağır, o yüzden şevk kırılması yaşamadan okumayı sürdürüyoruz. Zaten giriş bölümünde yazarın düştüğü notla beklentilerimizi aşırı yükseltmediğimiz için bir sıkıntı olmuyor.
O gelen şey, Biraz Gülse Birsel, biraz Gani Müjde kokan nefis yazılar. Kronolojik diye tahmin etmemin sebebi bu; Sandıkçıoğlu sonradan, yaza yaza açılmış sanıyorum. İkinci kitabı da çıkmış, daha yeni. Onu da okurum umarım.
90 küsur sayfa bir şey, maksimum iki saatte okursunuz. Kafa dağıtmak için birebir.