Öldürmenin Mahrem Tarihi&Yirminci Yüzyıl Savaşlarında Yüz Yüze Öldürme Hakkındaki Yorumlar

Ölmek ya da öldürmek, elimizden geldiğince uzak durduğumuz iki kavram. Doğal ölümleri bile soğukkanlılıkla karşılayamazken katil olmayı kim ister? Peki öldürmek ne zaman normalleşir? Joanna Bourke, Öldürmenin Mahrem Tarihi adını verdiği incelemesinde bu normalleşmenin nasıl gerçekleştiğinin izini sürüyor. Birinci, İkinci Dünya ve Vietnam savaşlarına katılan askerlerin anılarından ve mektuplarından yola çıkan yazar, sıradan insanların nasıl birer kıyım makinesine dönüştüğünün ya da dönüştürüldüğünün nedenlerini araştırıyor. İnsanların savaş karmaşasından bir anlam çıkarmanın yolunu aradığını ve bunun sonunda karşılarındaki düşmanı öldürmeye şartlanarak bundan da büyük bir haz almaya başladıklarını savunuyor yazar. Günlük yaşamlarında çok sevecen olan insanların bile savaşta alabildiğine vahşileşebildiklerini görüyoruz. Yoksa hangi insan öldürdüğü birinin üzerine ayağını koyarak büyük bir zafer kazanmış edasıyla fotoğraf çektirebilir, ya da düşmanın kafatasını bir mızrağın ucuna geçirerek zafer dansı yapabilir? İnsanın kanını donduran bir tarih bu.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
sergiran 10.06.2001
İnsanın ilk hatası Cennet'ten kovulma mı olmalı, öldürme mi? O andan başlayarak değişmez yasa öldürmenin yanlışlığına kapılmak olmuş. Devlet eliyle öldürme,devlet güdümünde öldürme, devletin öldürdüğünü zannettirip öldürme, şahsi öldürme... alıp başını, belki benim bu eleştiriyi yazdığım şu dakikada işlenmekte olan yenilerine kadar gelmiş. Katliam olarak, gizli ve tek öldürmeler olarak boy boy tarihin kıvamında.Bu eylem bir ayıbı işlemek sayıldığından mahrem tarih adı verilmiş denebilir.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (8)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla