Kabirden Mektuplar Hakkındaki Yorumlar

Elanur San 12.06.2006
Bu kitap son derece zevkli ve okunaklı, kabir hayatının nasıl geçeceğini, orada neler sorulacağı ve nasıl bir hayatla karşılaşacağımızı anlatan mükemmel bir kaynak...

ZATEN FİYATIDA ÇOK UCUZ.

Kısacası kabir hayatını merak edenlere tavsiye edilir... Kabir mektubu size çok iyi gelecektir...
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (3)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
RESMİ NİKAHTAN ÖNCEKİ DİNİ NİKAH NE KADAR GEÇERLİDİR?
“Toplumun en çilekeş ve mağdur olan kesimi hangisidir?” diye sorsalardı ben, “bayanlar” derdim. Toplumun değişmesine göre bir bayanın ezilme ve mağdur olma şekli de değişmiştir.

Gelenekçi bir toplumda, kadın denince bir ev süpürgesi; globalleşen bir dünyada, kadın denince de bir iş makinesi gelir insanın aklına. Her iki toplumda da bazı bayanlar, içindeki itaat duygusundan dolayı ezilmişliğe razı olan bir acubeler fırkasından olmuşlar veyahut da ezilmemek ve direnmek için feminizm martavallarını okumuşlardır.



Kadın, İslam’da, evlilikte söz sahibi oldu

Buna rağmen evlilik müessesesi Hz. Adem’den bu yana, her toplumda değişik şekillerde varolagelmiştir. Sadece İslam’a özgü birşey değil, insan fıtratı ile direkt alakalı olan bir vakıadır. İslam’dan önceki devirlerde de insanlar evleniyorlardı. O dönemde kadın, kocasının mutlak hakimiyetinde yaşamak zorunda olan zavallı bir canlı türüydü ve kurdukları müessesenin idame etmemesi, kocanın keyfiyetine müteallık bir mesele idi. Kısaca, cahiliyyedeki kadının nâmüsait olan hâli, kocası olacak zâtın insafiyet derecesine bağlı idi.

İslam, yeni bir evlilik çeşidi getirmeyip toplumdaki kadının nâmünasip olan bu halini ıslah edici ve onun da bir insan olduğunu hatırlatan kurallar getirmiştir. Artık kadınlar da hak sahibi idi. Zira, Cenab-ı Allah “Nikahladığınız kadınların mehirlerini seve seve verin.”(1) buyurmuştu ve asrının ilk kadın hakları beyannamesi mesabesinde olan bu ayetler çerçevesinde Peygamber Efendimiz hiçbir kadını mehirsiz bırakmamıştı. Nikahta, mihri unutulsa bile, sonradan o bayanın yakın çevresine göre takdir edilen mihre de İslam hukukçuları mihr-i misil ismini vermişlerdir.

Tamamen kadının hakkı olan ve kimseye vermek zorunda olmadığı bu mihrin yanında, kocanın, hanımının nafakasını sağlama mecburiyeti de geldi. Cenab-ı Allah: “Kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.”(2) buyurur. Böylece erkek, yediğinden yedirmek, içtiğinden de içirmek zorundadır.

Ve yine kadınlar, İslam’la beraber artık kocalarının mallarından müstakil bir parça da tasarruf hakkına sahip olacaklardı. Yani miras hakları doğdu ve çok önemli bir hak daha verildi. Bundan böyle haklı mazeretler sonucunda onlar da kocalarını boşayabileceklerdi.



Kadın, mağdur olursa ne yapacak?

Şu yaşadığımız hayata baktığımızda; bir bayan, dini nikahı kıydırdıktan sonra bir mağduriyet durumu yaşarsa, hakkı olan mehri almak için nereye başvuracak? Nafakayla ilgili bir mahrumiyet olduğunda, ya da kocasının yıllar sonra resmi nikah yapmadan önce vefatıyla beraber insafsız erkek ailesinde kalan kadın, miras hakkını elde edebilmek için İslam’ın hangi müessesesine başvuracak?

Kocasının kusurlu olduğunu tesbit eden bir bayan, İslam’da Kadı’ya başvurur. Kadı (hakim) da özründe haklı olduğu kanaatine varırsa kadını kocasından boşar.

Şu anda, dini nikah kıydığı halde kocasından boşanamayan bayanın hali ne olacak?

Erkeğe talak hakkını verip ve kadına boşanma hakkını vermeme ne kadar sıhhatli olabilir?

Böyle bir durumda kalan bayan, ömür boyu eşinin kahrını çekmek zorunda mıdır, yoksa kendisini dinen boşaması için hocaya mı şikayet edecektir?

Velhasıl, bugün dini nikahla evlenen kadınların (bir zamanki cahiliye dönemindeki bayanlar gibi) bazı önemli hakları ne yazık ki ellerinde değildir. Bu dini haklara ulaşana kadar, kaybettiği bu hakları nerede bulursa almalıdır. Zira dinî ibadetin toplumsal işlevinde bugün yaşanamaz şeyler mevcuttur.

“Dinî nikahın kadın açısından mevcut olan ve bugün geçerliliği kalmayan bazı faydaları bugünkü resmi nikahın içinde mevcuttur. Miras, nafaka ve boşanma gibi haklarının bir benzerine resmi nikahla ulaşabilir. O halde dini nikahın işlevinin büyük bir bölümüne ulaşmak için resmi nikah şarttır.”

Resmi nikah yapmayan veya yapamayan (ikinci eş gibi) bayanlar, İslam’ın verdiği hakları bir takım evraklarla güvence altına almalıdırlar.

Belki de, dul bayanların üzerlerine kat tapusu almaları bu kaygıdan kaynaklanmaktadır.

Kocasının vefatı ile kendisine bir güvence bulamayan bayanlar, bu ezilmişliğin sebebini İslam’da değil, kendilerinde bulmaları gerekmektedir.



Resmi nikah, dini nikah yerine geçer mi?

- Resmi nikah kıyılırken icap ve kabul işi ağızla da ifade edilirse, (zira Hanefi fukehası ağızla söylenebilecek bir şeyin özür olmadıkça buna muadil bir şeyle ifadesinin caiz olmadığını söyler.)

- İki erkek şahit veya iki erkek konumunda şahitler olursa,

- Bire bir şart olmamakla beraber mihir tayin edilirse,

Kısaca; dini nikah için gerekli olan şartlar resmi nikah esnasında icra edilirse, o nikah dini nikahın da yerine geçer.

Resmi nikahlar genelde tarafların fotoğraflarıyla beraber vardıkları, evlilik cüzdanı için imza atmalarıyla biten törendir. Dini açıdan şüpheye düşmemek için dini nikah olmazsa olmaz gibi bir şarttır.

Resmi nikahlardan önce dini nikah kıymak dinen doğru dahi olsa, âmiyane tabirle sakattır.

Dini nikah kıyanlar, yine dini nikah şartlarını bozan şartlar çerçevesinde bu nikahı feshedebilirler. Bunun dışındaki durumlar dinen sakıncalıdır.

Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla