Yok Oluş / Southern Reach Üçlemesi 1 Hakkındaki Yorumlar

Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Yok Oluş
Southern Reach Üçlemesi, ilk cilt. Annihilation olarak izledik, hakkında pek çok teori üretildi hatta, X Bölgesi'nin depresyonun metaforu olduğu, olmadığı, başka şeylerin metaforu olduğu ve olmadığı bir süre tartışıldı. Filmde Natalie Portman'ın canlandırdığı esas kızın eşini aldatma olaylarına girilmişti, metinde öyle bir şey yok. Film biraz romantize edilmiş, macera ve aksiyon sosuna bulanmış, böylece X Bölgesi'nin bilinmeyeni, keşfedilecek bir kötülük olarak konumlanmış. Vandermeer çok daha fazlasını sunuyor. Arka kapakta Lovecraft'in adı anılıyor, onun öykülerindeki atmosferi andıran bir şeyler var gerçekten. Anlatıcılığında ilerlediğimiz biyolog kızın bahsettiği renk karmaşası Uzaydan Düşen Renk'in dehşet verici paletini anımsatıyor, açık havada klostrofobi yaşatacak bir şey. Bilinmeyenin korkusu da eklenince Yok Oluş'un dünyanın pek de bilinmeyebileceğini göstermesi her an gerçekleşebilecek bir distopyaya kapı aralıyor. Mikro bir distopya; yavaş yavaş genişleyen sınırlar parlak bölgeyi bütün dünyaya yayabilir ama öncesinde psikolojik bir çöküş başlamış zaten, meselenin PKD işi olmasını sağlayan paranoyaların doğuş noktası burası. On ikinci keşif grubu dört kişiden oluşuyor; haritacı, antropolog, psikolog ve biyolog. Karanlığın içlerine doğru ilerledikçe birbirlerine duydukları güven azalıyor ve neye inanacaklarını bilemez hale geliyorlar, PKD karakterlerinin yavaş yavaş kafayı kırmalarını anımsatan olaylar çıkıyor ortaya. Bunun yanında on iki gruptan sonrası da gelecek muhtemelen, Buzzati'nin çölüne yolculuk ediliyor sanki. Kafka'nın kafesi olarak da meşhur bir kule ve deniz feneri de var. Aslında süper bir karışım bu metnin içeriği, pek çok yazardan alınan tadı tek başına verebiliyor. Süper.
Grubun yola çıktığı andan sonrasını anlatıyor Biyolog. Küçük bir dikdörtgen kutu veriliyor kendilerine, eğer kırmızı ışığı yanarsa güvenli bir yere geçmeleri için otuz dakikaları olacak. Gerçi pek bir tehlike de yok, önceki grupların raporları arasında herhangi bir yaratık, mahluk, bir şey yok. Neyden kaçınılacak, nereye saklanılacak, hakkında pek bir şey bilinmeyen bu dünyada korunmak için ne yapılabilir, bu soruların cevapları belli değilken kutu biraz tırı vırı hale geliyor ki sonradan güvenlik duygusunun sürmesi için uydurulmuş bir şey olduğunu öğreniyoruz. Southern Reach nam devlet birimi yolladığı insanları denek olarak kullanıyor sanki, ikinci metinde X Bölgesi'nin otuz yıllık bir geçmişi olduğunu öğreniyoruz ve birime güvenmemek için karakterlerin ellerinde her türlü sebep var, keşiften dönen araştırmacıların yaşayan cenazelere dönmeleri ve bir süre sonra kanserden ölmeleri yüzünden başta biyolog olmak üzere diğerleri de durumdan kıllanıyorlar ama ellerinde bir şey yok, ilerlemek zorundalar, kandırıldıklarını hissetseler de. Önceki ekip on sekiz aydan sonra ortaya çıktığında birimden yapılan herhangi bir açıklama yok, paranoyaya katkı. Saat yok, pusula yok, araştırmacılara hiçbir şey verilmiyor, birkaç silah dışında. Defter veriyorlar bir de, günlük olarak kullanacaklar. Birbirleriyle pek etkileşmemeleri söylenmiş, özgün fikirlerinin korunması için. Ekibin başı olan psikoloğa güvenmiyorlar, birime güvenmiyorlar, birbirleriyle güven ilişkisi kuracak kadar yakınlaşmıyorlar, teknolojiyi kullanamıyorlar, elleri kolları bağlı bir halde ilerlemekten başka yapacakları bir şey yok. Üstelik her gün bir inleme geliyor kulaklarına, ormanın derinliklerinden bir varlığın sesi duyuluyor. "Sürüngen" diyorlar, bu varlıktan korunmak için birbirlerine yakın duruyorlar. İsim kullanmıyorlar, isimleri ellerinden alınmış durumda, uzmanlık alanlarının adları kendi adları olmuş. Bireysel yalıtılmışlığın yanında adımladıkları dünyadan da yalıtılmış durumdalar. Merhaba patolojik vakalar.
Biyoloğun görüleri ortaya çıkıyor, gelecekten yaşanacaklara dair. Kule'nin araştırılması sırasında -bazıları için Tünel, derinliklerinde nelerin gizlendiğini başta kimse bilmiyor- oylama sonucunda daha da derinlere iniyorlar, çıkıyorlar, bazı olayları Biyolog görüyor ama yorumlayamıyor, ne yaşanacağını bilmiyor çünkü. Kendi zihnine de yabancılaşıyor böylece, bir nevi depersonalizasyon yaşıyor. "Varış noktamıza ulaştığımız zaman ne eskiden olduğumuz kişilerdik, ne de gelecekte olacağımız." (s. 20) Sanki bir boşluk olarak biçimlenmişler, X Bölgesi'nde doldurulmak için. Ellerindeki silahların kontrolü psikologda, önceki keşif ekiplerinden bazıları birbirlerini vurdukları veya intihar ettikleri için uzunca bir süre silah verilmemiş ama on ikinci tayfaya veriyorlar, zira ne olduğu bilinmeyen bir tehdit var, insanları psikolojik olarak çökertiyor ve mideye çalışıyor daha çok, bağırsakları falan döküyor, bir şeyler yapıyor. Neyse, Kule'ye giriyorlar ve duvarlardaki yazılarla karşılaşıyorlar. Kutsal kitaplardan alınmış yazılar bunlar, biyoloğun görüşüne göre yavaş yavaş anlam kazanarak durumlarını anlatıyor. İlerleyen bölümlerde yaşananlar teker teker bu yazıların bölümlerine denkleniyor. Parlak, organik harflerden birini inceleyen biyoloğun suratına sporlar fışkırıyor bir ara, biyolog kendini müşahede altına alıp vücudundaki değişimleri gözlemeye başlıyor. Psikoloğun hipnotize edici sözlerinden etkilenmediğini fark ediyor ve kadının amacını merak etmeye başlıyor bir süre sonra, zira antropoloğun aralarından ayrılışını anlatan psikoloğa güvenmiyor, sonradan güvensizliğinin haklılığını anlıyor falan, psikolog gerçekten de bir şeylerin peşinde ama her şey büyük bir gizlilik içinde yürüyor.
Ayrılışlar, geri dönüşler, çatışmalar derken mevzu iyice ayyuka çıkıyor. Sürüngen'in fenerde çalışan adam olduğunu anlıyor biyolog, gerçi o adamdan geriye pek de bir şey kalmamış. X Bölgesi'ndeki bir şey, belki X Bölgesi'nin bilinci adamı ele geçirmiş ve bütün organik yapıları karman çorman hale getiren bir, "yaşam karıştırıcı" diyeyim, yaşam karıştırıcı haline getirmiş. Kule de bir organizma, her ne kadar uzaylıların varlığından bahsetmeseler de dünya dışından gelen bir yaşam formu olabilir veya doğanın bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkmış olabilir. Dünyayı mahvettiğimizi, X Bölgesi'nin ise kusursuz bir yapıya sahip olduğunu düşünüyor biyolog bir yerde, dolayısıyla belki de doğa evrim geçirmiştir de X Bölgesi ortaya çıkmıştır, doğa kendi peygamberini göndermiştir belki, bilemiyoruz. Kule'yi araştırmaya giden biyolog, önceki ekiplerde yer alan araştırmacıların cesetleriyle karşılaşıyor. Katliam yaşanmış sanki, insanlar birbirlerini vurmuşlar, bir şeye ateş etmişler, belki delirmişler. Ne döndüğü belli değil. Biyolog alt katmanlara indikçe cesetlerden geriye kalan sayısız günlükle karşılaşıyor ve en tepedekilerden bazılarını inceliyor, kocasınınkini hemen buluyor. Kocası bir önceki keşif grubundaydı, biyoloğun bilinmeyene yolculuğunun kişisel bir sebebi var. Birazdan değineceğim ama önce yüzleşme sahnelerini anlatmalıyım. Sürüngen'le yüz yüze geliyor biyolog, özümseme ve taklit etme ihtiyacının vücut bulmuş haliyle. Biyolog kendi çıkarımlarını yapıyor, X Bölgesi'nin dünyaya saplanmış bir diken olduğunu düşünüyor, içindeki her şeyi kopyalayan bir diken, geri dönebilenlerin kopya oldukları bariz. Bizim dünyamızda bir süre ebleh ebleh yaşayıp kanserden ölüyorlar, biyoloğun kocası da dönüşünden altı ay sonra ölüyor. Deneme turları gibi; X Bölgesi dış dünyaya uyum sağlayabilecek organizmalar yaratmaya çalışıyor ve o da kendi deneyini sürdürüyor aslında, iki farklı dünya kendi organizmalarıyla birbirini sınıyor, test ediyor ve evrim geçiriyor.
Aile, geçmiş. Biyoloğun çocukluğundan itibaren anlatmaya başladığı kişisel tarih çoğu noktada X Bölgesi'nde yaşadıklarıyla bütünleşiyor, belki de kopyalanma sırasında bütün anılar canlandırıldığı içindir. Biyologla kocasının arasındaki sallantılı ilişki, biyoloğun mesleğiyle kurduğu gönül bağı, arkadaşlıkları, dostlukları, annesi, babası derken yaşam parçaları bir araya gelerek kopyanın özünü oluşturuyor. Kocasının günlüğünü okuyan biyolog, adamın uzaklardaki bir yerleşim yerine gittiğini anlıyor ve o da kocasının peşinden gidiyor, belki de kopyanın peşinden gidiyordur ama pek sanmam, kopya kanserden öldü. Yunuslar, kuşlar, X Bölgesi'nde yaşayan her canlı bir parça bilinç taşıyor, kocasının bir deniz canlısına dönüşmesinin kendisini pek de şaşırtmayacağını düşünüyor biyolog, yolculuğa çıkmadan önce dört gün boyunca günlüğüne yazdıklarını okuyoruz ve kadını yolculuğa çıkmadan önce bırakıyoruz, yazmıyor daha fazla, yola çıkıyor.
İç içe geçmiş iki farklı dünya. Yıkımları birbirine benziyor, anlamları da birbirine benziyor. Yaratılışın özüne yürüyen yaratılanları yok oluştan başka bir şey beklemiyor, büyük bir ironi. İlk kitap güzel, diğer ikisine de bakayım.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (4)
Hayır (2)
Bu Yorumu Yanıtla
Güldane Yalvaç
16.07.2022
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Bazı noktaları hayal etmekte zorlandım, ancak keyifli bir okuma oldu. İkinci kitap için sabırsızlanıyorum
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
meral güler
21.01.2019
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
İlk kitap güzel. Bazı betimlemeleri tahayyül etmede zorlanmama rağmen iyiydi.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
aliceinchains
06.11.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Filmi güzel olmasına rağmen kitaba haksızlık gibi olmuş. Gizemli,güzel bir bilimkurgu.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
özlemorhann
26.01.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
3 lemedeki olayların en hızlı ilerlediği ve en heyecanlı olan kitabıydı. bilimkurgu sevenler tereddüt etmeden alıp okuyabilirler
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (5)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
hoaydaaa
01.11.2017
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Dozunda gerilim, akıcı anlatım, çok iyi bir hikaye. Herkese tavsiye ederim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
KEREMCAN KIRILMAZ
21.10.2017
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
güzel bir seri başlangıcı
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Bymynbyn
19.03.2020
Filmini önce izlememe rağmen kitapla sadece ana konuda bağlntsnı buldğum kitabı filminden 100 kat daha güzel olan ve bir çok farklı görüşü buldğum insanın kendini bulmasından tutun reankarneye kadar bir çok duygu yaşatan Karekter olarak biyoloğun eşiyle haytna kendi iç alemine ve insan kalma çabasna hayran kaldğm bi kitap.İyiki okudum..Üzermde garip bi his braktı birzda gerginlik..
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Gizem, gerilim, bulantı, bilimkurgu; güzel harman. Üçlemenin en güçlü kitabı.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
nrdkorkmaz
09.06.2018
çok az diyalog vardı. Ama bu sizi yanıltmasın kitap çok akıcı, gizemin bir an önce aydınlatılmasını isterken hemen bitiriveriyor insan.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
zerothh
02.01.2018
Konu olarak Strugatski Kardeşler’in Uzayda Piknik’ini anımsatsa da ondan daha farklı, daha karanlık ve gizemli bir atmosfer sunuyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla