Mülteci-sığınmacı edebiyatına dair okuduğum en sarsıcı kitap. Gölde boğulup cesedi bulunamayan bir adamı “tekinsizlik, bilinmezlik,” kavramlarıyla özdeşleştiriyor, romanda Afrika’dan gelen mülteciler gibi. Derisi siyah olan bu insanlar, sırf derilerinin renginden dolayı beyaz derili mültecilere göre göl dibindeki cesetle daha çok kader birliği içindeler. Romanın kahramanı D.Almanya kökenli emekli bir profesör. İleri yaşına rağmen ülkesindeki Afrikalı sığınmacıların derdini dert eden bir güzel insan. Avrupa ülkelerinin başta Almanya olmak üzere yasaların arkasına sığınarak insanlık adına ikiyüzlülük yapmalarını anlaşılır bir dille anlatıyor. Ülkelerindeki savaştan, iç çatışmalardan, politik baskılardan kaçan bu insanların dramınını, her gayri insani gerekçeyi “yasa” ile açıklayıp bu yasaları çıkaranların da kendileri olduğunu görmezden gelmelerini, zorunlu olarak sığınmacı olan bu insanları ölüm ve zulüm arasında bir seçime zorlamalarını yakıcı bir dille anlatıyor yazar.