Martin Eden bir yanıyla Jack London'un ta kendisi. İnsan, kendi hayatına tarafsız bir bakış açısıyla yaklaşamaz. Yazar aksini yapmamış zaten. Martin Eden fazla bir şey bilmeyen bir tipten çok şey bilen, yazar olan, kitapları çok satılıp birkaç dile çevrilen esas adama evriliyor. Kitabın inandırıcılığını yer yer sorgulasam da gerçek bir hayatı okuduğuma ve yaşanmışlıkların kaleme döküldüğüne ikna oluyorum. Şimdi spoiler vereceğim.
Martin kendini gerçekleştirdi ama bu hedef onun sonu oldu. Ne insanlara tahammülü kaldı ne de dünyaya. Güneş doğarken battı Martin'in evrenine. Bitti yazısını okuduğumda anlamsız olan yaşamına anlam yükleyemeyen bir adamın hazin sonunu gördüm. Aşk her şey değildi, insanlar da öyle. Martin bunu fark etti fakat bu farkındalığın devamını getiremediği için ölmekten başka bir seçeneği kalmadı. Aslında Martin Eden, bir Edmond Dantes olmalıydı, olamadı. Edmond düştükten sonra ayağa kalktı, Martin ise ayağa kalktıktan sonra düştü. Ve bir roman kaybedişle bitti.